Arnavutluk’ta tükenmek üzere olan geleneklerden biri. Arnavutluk’un 15. yüzyıldaki feodal liderlerinden Leke Dukagjin’in getirdiği kurallara göre kadınlara erkek gibi yaşama fırsatı verilmişti.
Eski dönemlerde kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmamaları ve muhafazakar bir toplum içinde yaşadıklarından bazı kadınlar gönüllü olarak erkek olmayı tercih ediyorlardı. Bunun için yemin edip ömürleri boyunca erkek gibi giyinip, erkek gibi davranıyorlar ve asla evlenmiyorlardı. Saçlarını erkek gibi kestirip, erkekler ile birlikte onların çalıştığı işlerde çalışıyorlardı. Erkek olarak yaşamak bazen isteyerek bazen ise mecburiyetten oluyordu. Bunların başında kadınların mirastan hak alamaması, aile büyüklerinin ölmesi ve aileyi ayakta tutmak gibi zorunluluklar geliyordu. Çok küçük yaşta yemin edilebildiği gibi, evlendikten sonra eşi ölen kadınlar da yemin edebiliyorlardı. Toplum da onlara üçüncü cinsiyet olarak bakıp saygı duyuyordu ve dışlamıyordu. Eğer evlenirlerse eşi kadın olacağından bu eşcinsel ilişkiye gireceği için asla onaylanmıyor ve cezası ölüm oluyordu.
Yüzyıllar boyunca, Arnavutluk’un kuzeydeki kırsal, kapalı ve muhafazakar toplumunda, erkek kıtlığı çeken bir aile için cinsiyet değiştirmek pratik bir çözüm olarak görülüyordu. Keqi’nin babası bir kan davası nedeniyle öldürülmüştü ve hiç bir erkek varisi yoktu. Geleneklere uygun olarak, şimdilerde 78 yaşında olan Bayan Keqi hayat boyu bakire kalmaya yemin etti. Erkek otoritesinin bütün fiyakası ve süsleriyle-buna babasının intikamını alma yükümlülüğü de dahildi- yeni reis olarak bir erkek gibi yaşadı.
Bugün olsa bunu yapmayacağını söylüyor. Berlin Duvarı’nın çöküşünden sonra internet aşkları ve MTV’nin işgaliyle cinsel eşitlik ve çağdaşlığın artık Arnavutluk’a bile geldiğini belirtiyor. Artık burada kızlar erkek olmak istemiyor. Yeminli bakirelerden geriye Keqi’yle birlikte artık sadece yaklaşık 40 kişi kaldı.
“O zamanlar, erkek olmak daha iyiydi, çünkü bir kadınla bir hayvan aynı şekilde muamele görüyordu” diyor kükreyen bariton bir sese sahip, bir erkek gibi bacaklarını iki yana ayırarak oturan ve kadehini bir dikişte devirerek rakısını yudumlayan Bayan Keqi. “Artık Arnavut kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip, hatta daha da güçlüler. Bence bugün kadın olmak çok hoş bir şey.”
Yeminli bakirelik geleneğinin kökleri Leke Dukagjini Kanunu’na kadar uzatılabilir. Bu kanun 50 yıldan fazla bir süredir kuzey Arnavutluk aşiretleri arasında sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarıldı. Bu kanuna göre, kadının rolü katı bir şekilde sınırlandırılıyor: Çocuklarına bak ve evini geçindir. Bir kadının hayatı erkeğinkinin yarısı kadar değerliyken, bir bakirenin değeri erkeğinkiyle aynı: 12 öküz. Yeminli bakirelik savaş ve ölümlerle boğuşan kırsal bir bölgede toplumsal bir gereklilik sonucu ortaya çıktı. Eğer aile reisi hiç bir erkek varis bırakmadan öldüyse, ailedeki bekar kadınlar kendilerini yalnız ve güçsüz bulabilirlerdi. Bakirelik yemini ederek, kadınlar ailenin reisi olarak erkeklerin rollerini üstlenip silah taşıyabiliyor, mülk edinebiliyor ve serbestçe hareket edebiliyorlardı.
Erkekler gibi giyiniyorlar ve hayatlarını, kadınken sahip oldukları isimleri değiştirmeseler de, erkekler arasında geçiriyorlardı. Kendileriyle alay edilmiyor, aksine kamusal yaşama kabul ediliyor, hatta övülüyorlardı. Bazıları için bu seçim kadının kendi özgürlüğünü kabul ettirme ya da kendisi adına başkalarınca karar verilen bir evlilikten kaçma yoluydu.
“Bakire kalacaklarına söz vererek cinsiyetlerinden sıyrılmak bu kadınlar için erkek-egemen, cinsiyet temelinde bölünmüş bir toplumda kamusal yaşama girmenin yollarından biriydi,” diyor Kosova’daki Priştina Üniversitesi’nde cinsiyet çalışmaları profesörü olan Linda Gusia. “Erkeklerin yönettiği bir dünyada ayakta kalmakla ilgili bir şeydi bu.”
Sosyologlara göre, yeminli bakire olmak için and içmek kırsal Arnavutluk’ta uzun süredir devam eden bir tabu olan eşcinsellikle karıştırılmamalı. Ayrıca kadınlar cinsiyet değiştirme operasyonu da yapmıyorlardı.
Kendi ailesinde “paşa” olarak bilinen Bayan Keqi evin erkeği olma kararını 20 yaşındayken, babası öldürüldüğünde karar verdiğini söylüyor. Dört erkek kardeşi 1985’teki ölümüne kadar 40 yıl boyunca ülkeyi yöneten Enver Hoca’nın komünist hükümetine muhalif oldukları için ya öldürülmüş ya da hapse atılmışlardı. Dediğine göre, bir erkek olmak annesini, dört yengesini ve onların beş çocuğunu geçindirmenin tek yoluydu.
Keqi büyük ailesini Tiran’daki mütevazi evinde yönetiyor, yeğenleri ona konyak getirirken o da emirler yağdırıyor. Bir erkek gibi yaşamanın kendisine diğer kadınlara verilmeyen bir özgürlük sağladığını söylüyor. Geçmişte inşaat işlerinde çalıştı ve erkeklerle camide namaz kıldı. Bugün bile, yeğenleri “amca”larının izni olmadan evlenmeye kalkışmayacaklarını söylüyor.
Köyün dışına çıktığında, bir erkek gibi karşılanmanın tadını çıkarıyordu. “Bir erkek gibi tamamen özgürdüm, çünkü kimse bir kadın olduğumu bilmiyordu” diyor Keqi. “İstediğim yere gidiyordum ve kimse bana hakaret edemiyordu, çünkü onları dövebilirdim. Sadece erkekle birlikteydim. Kadınlar gibi konuşmayı bilmiyorum. Hiç korkmadım.”
Kısa süre önce ameliyat için hastaneye yatırıldığında, odadaki diğer kadın yatağının yakınında erkek olduğunu zannettiği biriyle paylaşmaktan ürkmüştü.
Bunların yanında, evin erkeği olmanın babasının intikamını alma sorumluluğuna kendisine yüklediğini söylüyor. Beş yıl önce o zaman 80 yaşında olan babasının katili hapisten salıverildiğinde, diyor Keqi, 15 yaşındaki yeğeni onu vurarak öldürdü. Sonra adamın ailesi bunun intikamını aldı ve yeğenini öldürdü. “Hep babamın intikamını almayı hayal etmiştim,” diyor. “Tabii ki pişmanlıklarım var; yeğenim öldürüldü. Ama beni öldürürseniz, ben de sizi öldürmek zorundayım.”
Batı Balkanlarda çoğunluğu Müslüman bir ülke olan Arnavutluk’ta, Kanun hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından kabul ediliyor. Arnavut kültür tarihçileri başka yerlerde uzun süre önce terkedilmiş ortaçağ geleneklerine gösterilen bu bağlılığın ülkenin önceki izolasyonunun bir ürünü olduğunu söylüyor. Ama Arnavut kadınının geleneksel rolünün de değiştiğine vurgu yapıyorlar.
“Bugün Arnavut kadını bir tür ekonomi bakanı, sevgi bakanı ve kimin ne yaptığını kontrol eden bir içişleri bakanı rolünde” diyor Arnavut folklörü üzerine yazan Ilir Yzeiri. “Bugün Arnavutluk’ta herşeyin arkasında kadınlar var.”
Bazı yeminli bakireler değişimlerden şikayet ediyor. Batı Arnavutluk’ta bir sahil şehri olan Dıraç’ta güvenlik görevlisi olarak çalışan ve dokuz kızkardeşine bakmak için yeminli bakire olan 54 yaşındaki Diana Rakipi Enver Hoca dönemine geriye dönük bir nostaljiyle bakıyor. Komünist dönemde, üst düzey bir ordu subayı olan Rakipi kadınları askeri olarak eğitiyordu. Şimdilerde, diye yakınıyor, kadınlar kendi yerlerini bilmiyor.
“Bugün kadınlar yarı çıplak diskoya gidiyorlar,” diyor askeri bir bere giyen Bayan Rakipi. “Ben hayatım boyunca her zaman bir erkek olarak saygı gördüm. Temizlik yapamam, ütü yapamam, yemek pişiremem. Bu kadının işidir.”
Ama Tiran’ın 30 mil kuzeyindeki Kruje’nin uzak dağlarında bile, o bölgede oturanlar Kanun’un cinsiyet rolleri üzerindeki etkisini giderek yitirmekte olduğunu söylüyorlar. Herkesin bir zamanlar aynı çatı altında yaşadığı geleneksel ailenin giderek kaybolmasının kadının toplumdaki konumunu değiştirdiğini belirtiyorlar.
88 yaşındaki teyzesi Qamile Stema köyünün son yeminli bakiresi olan Caca Fiqiri şöyle diyor: “Artık kadınlarla erkekler hemen hemen aynı. Yeminli bakirelere büyük saygı duyuyoruz ve onları büyük fedekarlıklarından dolayı erkek olarak görüyoruz. Ama artık evin erkeğinin olmaması gibi bir durum söz konusu değil.”
Ailenin atalarının köyü olan Barganesh’de Bayan Stema’nın tek odalı taş evinde pantolonları kimin giydiği konusunda bir şüphe yok. Geçen günlerden birinde, “Amca” Qamile aşiretin diğer üyeleri tarafından etrafı sarılarak, Arnavut erkeklerinin geleneksel beyaz şapkası olan “keleş” giydirildi. Pembe sandaletleri kadınlığa verdiği tek tavizdi.
20 yaşında erkek olduktan sonra bir tabanca taşımaya başladığını söylüyor Stema. Düğün gecelerinde erkeklerle oturuyordu. Kadınlarla konuşurken utanarak geri çekildiklerini anımsıyor.
Yeminli bakire olmanın bir gereklilik ve fedekarlık olduğunu söylüyor. “Bazen kendimi yalnız hissediyorum, bütün kız kardeşlerim öldü, ve ben yalnız yaşıyorum” diyor. “Ama hiç evlenmeyi istemedim. Ailemdeki bazıları kıyafetlerimi değiştirip bana elbise giydirmeyi denediler, ama bir erkek olduğumu anladıkları zaman, beni kendi halime bıraktılar.”
Stema bir bakire olarak öleceğini söylüyor. Eğer evlenseydi, diye takılıyor, geleneksel bir Arnavut kadını olacaktı. “Sanırım yarı erkek yarı kadın olduğumu söyleyebilirsiniz,” diyor.”Hayatımı bir erkek gibi yaşadım. Pişman değilim.”
(New York Times, 25 Haziran 2008, Albanian Custom Fades: Woman as Family Man) [2008’de halen yaşayan 49 yeminli bakire olduğu açıklandı]