Langley ve Homer Collyer, Manhattan’ın Harlem semtinde yaşayan ve 20. yüzyılın ilk yarısında tüm Amerika’yı şaşırtan bir trajedinin merkezinde yer aldılar. Bu iki kardeşin hikayesi, zamanla toplumdan uzaklaşarak kendi dünyalarını inşa eden insanların insanlık dramını gözler önüne serer.
Homer Collyer, New York doğumlu bir hukukçunun oğluydu ve müzik tutkunu biriydi. Langley ise parlak bir zekaya sahip olmasına rağmen, ailenin mal varlığından gelen payla yetinmeyi tercih ediyordu. İki kardeş, ailelerinin üst sınıfa mensup olmasıyla birlikte Manhattan’ın ünlü semtlerinden birinde, Fifth Avenue ve 128th Street köşesinde lüks bir yaşam sürmeye başlamışlardı.
Ancak zamanla, Collyer kardeşlerin hayatı beklenmedik bir dönüşüm geçirdi. Önceleri Manhattan’ın sosyal yaşamına aktif olarak katılan bu iki kardeş, zamanla dünyadan uzaklaşmaya ve kendi dünyalarını inşa etmeye başladılar. Langley’in I. Dünya Savaşı’ndan sonra gazeteci kariyerini sonlandırması ve Homer’ın ise bir tür iyileştirme bulduğunu iddia ettiği zaman, bu izolasyon daha da belirgin hale geldi.
Collyer kardeşlerin gerçekten benzersiz kaderi, Manhattan’ın merkezinde biriktirdikleri nesnelerle birlikte yaşadıkları evde birçok yıldır yalnız kalmalarına yol açtı. Evleri, zamanla çeşitli eşyalarla dolup taşmaya başladı ve dış dünyayla bağları tamamen kopmuştu. Hatta komşuları, evlerine giren ve çıkan kişi sayısının azalmasından dolayı endişe duymaya başlamıştı.
Durumları, 1947 yılında trajik bir sona ulaştı. Polis, Collyer kardeşlerin evine girdiğinde Homer’ın ölü bulunduğunu ve Langley’nin ise kayıp olduğunu keşfetti. Evleri, düzinelerce katman halinde gazete, kitap, mobilya ve diğer çeşitli eşyalarla doluydu. Langley’nin cesedi, bir yerde biriken eşyalar arasında bulunduğunda, trajik bir şekilde bir tünel çökmesi sonucunda hayatını kaybettiği anlaşıldı.
Collyer kardeşlerin hikayesi, toplumla olan bağlarını kaybetmiş, kendi iç dünyalarında kaybolmuş insanların dramını simgeler. Bu trajik olay, insanın ne kadar yalnızlaşabileceğini ve zamanla gerçekliğin dışında bir dünya yaratabileceğini gösteren derin bir portre sunar. Collyer kardeşlerin anısına, insanın iç dünyasına inerek ve toplumsal izolasyonun insan üzerindeki etkilerini düşünerek yaklaşmak önemlidir.