Kişiler ve şirketler menfaatleri gereği nasıl cehalet ve yanlış bilgi yayıyor?
1979’da sigara ve tütün şirketlerinin kullandığı gizli bir talimat gün yüzüne çıkmıştı. 1969’da Brown & Williamson tütün şirketinin kaleme aldığı Sigara ve Sağlık Önerileri başlıklı bu yazıda, sigara karşıtı kampanyaların üstesinden gelmek için büyük tütün şirketlerinin uyguladığı taktiklerden söz ediliyordu.
Buradaki önemli bölümlerden biri sigaranın kitlelere nasıl pazarlanması gerektiğini ele alıyordu: “Genel kamuoyunun kafasındaki olgusal gerçeklerle başa çıkmanın ve bu konuda ihtilaf yaratmanın en iyi yolu şüphe yaratmaktır.”
Bu bilgilerin ortaya çıkması üzerine Stanford Üniversitesi’nden bilim tarihçisi Robert Proctor tütün şirketlerinin uygulamaları ve sigara içmenin kansere yol açıp açmadığı konusunda kafa karışıklığı yaratma girişimlerini araştırmaya başladı.
Proctor, tütün sanayisinin, tüketicilerin sigaranın zararlarını öğrenmesini istemediğini ve sigara içmenin sağlık üzerindeki zararlı etkileri konusundaki gerçekleri bulandırmak için milyarlar harcadıklarını ortaya koydu.
Bilgisizlik bilimi
Proctor, kasıtlı olarak cehalet yayma konusunun incelenmesini agnotoloji olarak adlandırdı. Yani agnotoloji, bilgisizlik bilimi demek.
Neoklasik Yunanca’da agnosis ‘bilgisizlik’, ontoloji ise varlık felsefesi anlamına geliyor. Agnotoloji de ya bir ürünü satmak ya da çıkar elde etmek için kasıtlı olarak kafa karışıklığı ve yalan bilgi yaymanın incelenmesi oluyor.
“Güçlü sanayilerin kendi ürünlerini satmak için bilgisizliği nasıl teşvik edebileceğini araştırıyordum. Bilgisizlik güç sağlar ve agnotoloji de kasıtlı olarak yaratılan cehaletle ilgilenir. Agnotolojiye yoğunlaşınca gizli bilimin gizli dünyasını keşfettim ve tarihçilerin buna daha fazla ilgi göstermesi gerektiğini düşündüm.”
1969 talimatı ve tütün şirketlerinin kullandığı taktikler agnotoloji için ideal örnekler oldu. Proctor cehaletin sadece henüz öğrenilmemiş olanla ilgili olmadığını, aynı zamanda siyasi bir manevra, sizin bilgi sahibi olmanızı istemeyen güçlü kurumlar tarafından yaratılan bir bilgisizlik olduğunu vurguluyor.
Proctor bu alandaki çalışmalarını daha önce yapmış olsa da agnotoloji kelimesini 1995’te Berkeley Üniversitesi’nden dil bilimci Iain Boal ile birlikte oluşturdu.
Dengeleme iddiası
Agnotoloji bugün de Proctor’un sigara ile kanser arasındaki bağlantının gizlenmesini incelediği dönemdeki kadar önemli.
Örneğin ABD’de başkanlık seçimleri öncesinde, rakipleri, Başkan Barack Obama’nın milliyeti konusunda bilinçli şüphe yayma çabalarını, Obama 2011’de doğum sertifikasını gösterinceye kadar sürdürmüştü.
Başka bir olayda da Avustralya’da bazı siyasi yorumcular, ülkenin kredi notunu Yunanistan’a benzetip bilinçli olarak panik yaymaya kalkışmıştı. Oysa kredi derecelendirme kurumlarının iki ülkenin tümüyle farklı olduğunu gösteren notlarını herkesin görmesi mümkündü.
Proctor, bilgisizliğin çoğunlukla dengeli tartışma örtüsü altında yayıldığını belirtiyor. Örneğin iki farklı görüşün her zaman rasyonel bir sonuca ulaşmayacağı fikri yaygındır. Tütün şirketlerinin bilimi kullanarak kendi ürünlerini zararsız gösterme girişiminin ardında da bu yatıyordu. Bugün ise iklim değişikliğini inkar edenler bilimsel verilere karşı aynı yöntemi kullanıyor.
“Böylece bu ‘dengeleme’ yoluyla tütün şirketleri, ya da bugünkü iklim değişikliği inkarcıları, bu konularda iki farklı görüş olduğu, ‘uzmanların hemfikir olmadığı’ algısını yaratıyor, gerçeğin yanlış bir şekilde resmedilmesine, yani bilgisizliğe neden oluyor” diyor Proctor.
Yeni cehalet dönemi
Köklü bir cehalet döneminde yaşadığımızı ifade eden Proctor, bilginin ‘erişilebilir’ olmasının o bilgiye ulaşıldığı anlamına gelmediğini hatırlatıyor.
Proctor, siyasi ve felsefi konularda insanların bilgisinin çoğu zaman inanca, geleneğe ve daha çok propagandaya dayalı olduğunu belirtiyor.
Cehaletin yayılma koşullarını ise şöyle açıklıyor: 1. İnsanlar bir olguyu anlamadığında, 2. Ticari ya da siyasi nitelikli özel çıkar grupları bri konu hakkında kafa karışıklığı yaratmaya çalıştığında.
Proctor şu örneği veriyor: “İklim değişikliği konusundaki tartışmada sorun sadece böyle bir olgunun var olup olmadığıyla ilgili değildir. Tanrının Dünya’yı insan üzerinde yaşasın diye yaratıp yaratmadığı, hükümetin sanayileri düzenleme hakkı olup olmadığı, çevrecilere güç verilip verilmemesi vb. konuları da içerir. Yani sadece olgular değil, bu olgulardan doğduğu düşünülen daha geniş konular söz konusudur.”
Kendi sonucunu çıkarmak
Bilgisizliği araştıran bir başka akademisyen Cornell Üniversitesi’nden David Dunning. Dunning, bilgisizliğin yayılmasında internetin rolüne vurgu yapıyor. Burada herkes kendi başına uzman kesilir ve kasıtlı olarak cehalet yaymak isteyen güçlü çıkar gruplarının avı haline gelebilir.
Ancak Dunning insanların kendi sonuçlarını çıkarma yeteneğini yitirmesinden değil, bunun çok kolay hale gelmesinden yakınıyor ve yanlış algıları düzeltmenin yolunun başkalarına danışmaktan geçtiğini söylüyor.
Kaynak: BBC Türkçe