Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre kaplumbağa

“Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi” teorisine göre insanın temel ihtiyaçlarının içinde yemek-içmek, nefes almak, seks yapmak gibi psikolojik dengeyi koruyacak ihtiyaçların hemen arkasından kendisini ve ailesini güvende hissetmek geliyor.

Çocukluğumuzda “evini sırtında taşıyan hayvan” olarak anlatılan ve bizim için fantastik anlamı olan bir hayvan kaplumbağa. Buna rağmen kaplumbağa olmadığımız için çok şanslıyız bence. Çünkü evimizi sırtımızda taşımak o kadar da iyi bir fikir değil. Özellikle de insanoğlu olarak, doğaya yaptıklarımızın karşılığını misliyle alırken evimizin sırtımızda olması bizim için hiç hoş olmazdı.

Yine de evi olmayan insanların sırtlarında taşıyabilecekleri bir ev için her şeylerini verebilecek durumda olmalarını da anlamıyor değilim. Çünkü “Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi” teorisine göre insanın temel ihtiyaçlarının içinde yemek-içmek, nefes almak, seks yapmak gibi psikolojik dengeyi koruyacak ihtiyaçların hemen arkasından kendisini ve ailesini güvende hissetmek geliyor.

Abraham Maslow, bu hiyerarşiyi kurarken insanların kendilerini oluşturmak için belirli ihtiyaçlarını gidermesi kadar bunları belli bir sırayla gidermesinin de önemli olduğunu vurgulamıştır. Yani fizyolojik ihtiyaçlarımızın herhangi birinin tam olarak karşılanamaması piramidin dengesini bozacak ve bizi başa döndürecektir.


Günümüzde insanlar pek çok ihtiyaçlarının farkına varıp onu gidermek konusunda daha özgürler. Ama bunun ne kadarının farkında oldukları tartışılır. Çünkü Maslow’un teorisine göre bir kişi zamanının büyük kısmında hangi basamaktaki gereksinimlerini gidermeye yöneliyorsa, kişisel gelişmişlik düzeyi o basamağa denktir ve bir üstteki gereksinimlerini algılayamaz. Örneğin karnını doyurabilen ve günlük yiyeceğini karşılayan fakat kendini güvende hissetmeyen kişinin kitap okuyarak kendini geliştirme gereksinimi yoktur. Önceliği güvende hissedebileceği bir yere sığınmak ve kendini güvende hissetmektir.

Doğal olarak bir basamaktaki gereksinimleri tamamıyla karşılanan kişi bir üst gereksinim düzeyine geçer ve onu tatmin etmeye odaklanır.

Yazımın başında kaplumbağa olmamanın bizim için ne büyük şans olduğundan bahsetmiştim. Evimizi sırtımızda taşımamak bizim için büyük bir avantaj demiştim.Üstte görülen piramidin en az 3 basamağını tatmin eden bir insan için bu düşünce normalken, evsizlerin sırtlarında bile taşıyacak olsalar bir ev için her şeyi yapabileceklerini anlayabildiğimi de eklemiştim.

Aslında bu yazıya başlarken Maslow’dan bahsedeceğimi hiç hesaba katmamıştım ama son zamanlarda gereksinimlerim konusunda oldukça sık ve yoğun kafa yorduğumdan bu piramitle de karşı karşıya kalıyorum.

Şu anda hayatım için bir dönemeçteyim ve açılan yeni kapıdan adımımı atarken bazı gereksinimlerimin gerçekten gereksinimim olup olmadığını sorguluyorum. Örneğin yeni bir ev tutacağım ve tek başıma yaşayacağım. Aslında “part time” tek başıma, çünkü yanımda olmasını istediğim insanlar var ve onlarla yeni bir hayata dair planlarım var. Bunları henüz paylaşmamış da olsam, kafamda ve gönlümde istediğim şeyleri tekrar tekrar gözden geçirdiğimde hep bu sonuca çıkıyorum.

Açık sistem bir ev

Hangi gereksinimlerimi sorguluyorum peki? Mesela evimde salon haricinde bir yerine iki oda olmasının gerekli olup olmadığını sorguluyorum. Pek çok insana çok şımarıkça gelebilir ama gerçekten buna ihtiyacım olup olmadığını bilmeden hareket edemem ki. Örneğin dün akşam ev bakarken tek oda olup da sadece banyo ve odadan oluşan 20 m2’lik bir “ev” gördüm. Daha geniş bir evden bozulup da yapılmış ve şekli bir tuhaf olan bir evdi bu… Evet o ünlü Amerikan dizisindeki (Sex And the City ve dizi karakteri Carrie Bradshaw’un evi) gibi açık sistem bir ev istemiş olabilirim ama 1 metre genişliğindeki bir girintiye yatağımı sokmayı da reddediyorum!

Bu nedenle sabahın beşinde normalde artık beni uyandırmayan martı çığlıkları beni uyandırıp da ev konusundaki huzursuzluğumu deştiğinde bir karar verdim. “Ben yeni bir ev aramıyorum sadece; yeni bir yuva istiyorum aslında.” dedim. Gerçekten de tavrım, ev arayan birinden çok, yeni bir yaşam alanı arayan birininkine yakındı. Eşyaları yerleştirecek bir yer değildi sadece aradığım; yeni anılarım için bir yatak arıyordum. Bu nedenle bu kadar titizdim. Sabahın ilk ışıkları odama dolarken, camdan dışarı bakıp bunları düşünmek beni bir ölçüde rahatlattı, kendimi tam olarak anlayabilmek için bir adım daha atabildiğim için sessizce kendimi kutladım ve Tanrı’ya şükrettim.

Ev bakmak sıkıntı veriyor

Her ne kadar kendimi anlamış ve kendimle anlaşmış olsam da şu anda ev bakmak bana stres ve sıkıntı veriyor. Bu nedenle biraz daha oluruna bırakmaya çalışacağım. Çünkü bazen gereksinimleri sorgulamak, planlar yapmak, umutlara yüklenmek insanı bazen yetersiz hissettirip negatife çekebiliyor.

Kendimle konuşmaya devam ederken kendime baskı uygulayan tarafımdan sıyrılabilmeliyim, biliyorum; ama bunu yapmak farkına varmaktan biraz daha zor elbette. Ama biliyoruz hepimiz artık; her şey farkındalık ile başlar. Zaman geçiyor, düşüncelerim netleşiyor: bakalım yeni ay neler getirecek bana…

Indigo Dergisi / Burcu Uydan