Organik kent merkezleri ile mega kentlerdeki çok merkezliliğin arasında nasıl bir ilişki var? Eskinin çarşılarına özenen alışveriş merkezleri ile ‘new town’ dediğimiz, oluşumunun hiçbir organik kültürel ve ticari harekete dayanmadığı yeni yerleşimler toplumdaki sorumluluk duygusunu ve iletişim biçimlerini nasıl etkiliyor?
Bu sorulara yanıt ararken sanatsal hareketler ile üretim mekanları arasındaki bağları güçlendirmeyi amaçlayan ve ‘Üç Günlük Dünya’ girişiminin ikinci sergisi olan ‘Karşının Taksisi’, 25 Mayıs Cuma günü, Nur Gürel, Aydın Büyüktaş ve Burçin Erdi’nin Yeldeğirmeni’ndeki atölyelerinde sanat severlerle buluşuyor.
Günümüz kentlerinde çarşı ve merkezleri oluşturan yapay süreçler, geçmişin organik süreçlerinin yerini almış durumda. Eskinin kent merkezleri sanatçı-yaratıcı gücün, alt kültürlerin ve ticari etkinliklerin sonucu oluşurken şimdilerde onları taklit eden yeni çarşılar ve otoban kenarlarında sıralanmış AVM’ler ile çevriliyiz. Uydu kentler ve banliyöler bile artık kendi banliyölerini yaratıyor. Buralarda yapımına milyar dolarlar harcanarak inşa edilen görkemli kuleler, etraflarında cisimlerini anlamlı kılacak boşluktan yoksun, çöpe atılmış ucuz mp3çalarlar gibi görünüyor. Tüm bu gelişmeler, yaşamlarımızdan estetiği her gün biraz daha eksiltiyor.
Kanserli hücreler gibi hatalı eklemlenmelerle büyüyen şehir, iletişim biçimlerimizi de olumsuz etkiliyor. Küreselleşmenin ve ülke ekonomisinin maddi, manevi tüm yükünü sırtında taşıyan mega kentlerde mahallecilik ve şehirleşme olgusu, içinde yaşayanlar için geçmişin küçük mahalle yaşantısına duyulan özlemi tetikleyen bir travmaya dönüşüyor. Ancak bir yandan günlük rutinimizi sürdürme, diğer yandan fraktallar gibi büyüyen şehir ile başa çıkma halimiz, bizleri sadece içinde bulunduğumuz bölgeyi sahiplenme, yalnızca kendi perspektifimizin içinde kalan alandan sorumlu hissetme ve bizden görece uzak olan bölgeleri dışlamaya zorluyor. Bunun sonucunda yerel olmayı gözden çıkarmış ve evrenselliği hiç kavrayamamış kişiler haline geliyoruz. Mahallemizi dünya görsün istiyoruz; ama mahallemizde dünyaya gösterilecek güzel değerler yaratmayı ihmal ediyoruz. Yan sokağımızdaki gettoları, kendi merkezimize sıkıca tutunurken kapıldığımız hemşehricilik rüzgarımızın dışında bırakıyoruz.
Aynı yakada da olsak karşının taksisiyiz artık. Diğer yerlerle ilgili sorumluluk kabul etmiyoruz; çünkü oralara nasıl gidildiğini bile bilmiyoruz. Navigasyon çalışmayınca, adres sorduğumuz esnafın bile yanılmaya hakkı var. Bu da her sabah tanımadığımız bir şehre uyanmak gibi…
On üç sanatçının resim, fotoğraf ve farklı tekniklerdeki eserlerini Rasimpaşa Mah. Süngertaşı sok. no:9/1’da bulunan sanatçı atölyesinde 1 Haziran tarihine kadar izleyebilirsiniz.
Sanatçılar:
Kerem Ağralı
Beyza Boynudelik
Aydın Büyüktaş
Mahmut Celayir
HORASAN
Burçin Erdi
Cihan Ferah
Gamze Zorlu
Görkem Dikel
Nur Gürel
Seydi Murat Koç
Ekin Su Koç
İpek Yeğinsü
Demet Yalçınkaya
Günay Demir
Yer: Sanatçı Atölyesi, Süngertaşı sok. Yeldeğirmeni No:9/1
Tarih: 25 Mayıs – 1 Haziran ‘18