Kadınların bedenlerindeki tüyleri alması gerektiği çok kolay bir şekilde kabul görmektedir.
Demek istediğim, pürüzsüz bacaklar kadınsı, değil mi? Ve koltuk altınızdaki tüyleriniz sağlıklı ve hijyenik olamaz. Tabi bazı kadınlarda ortaya çıkan minik yüz tüyleri veya vücudumuzun orasında burasında çıkan tüm tüyleri unutmamak lazım ki —fazla yüklenmezseniz eğer— bizler de insanız.
Günümüzde giderek daha fazla insan, bir kadının ne kadar isterse o kadar vücut tüyü bırakabileceğini kabullenmeye başlıyor. Ancak bunların hepsi nasıl başlamıştı, biliyor muyuz? Vücudu tıraş etme geçmişi gerçekten çok büyüleyici, ve büyük resme baktığınızda, ”normal” veya ”gerekli” olarak gördüğümüz şeylerin çoğu aslında yeni şeyler.
Taş Devri’nde, hem kadınlar hem de erkekler başlarını ve yüzlerini tıraş ediyorlardı, böylece saçları düşmanları için savaşta kullanabilecekleri bir avantaja dönüşmüyordu. Tıraş bıçağına benzer, acı verici ve kullanması zor olabilecek bilenmiş aletler kullanıyorlardı.
Mısırlı kadınlar ve erkekler de, güzellik standartlarına uymak için vücut tüylerinin tümünü almaları gerektiğine inanarak aynı şeyi yapıyorlardı. Sadece kaşlarını almıyorlardı. Alsında Mısırlılar, macunlar, ağdalar ve hatta tıraş bıçakları gibi vücut tüylerini almada yardımcı modern yöntemlerin bazılarını yarattılar.
Cinsiyetçi beklentilerin farklılaşmaya başlaması Yunanistan ve Roma’da gerçekleşti. Erkekler istedikleri gibi vücut tüylerini bırakabilirken üst sınıftaki kadınların tamamen tüysüz olmasını bekliyorlardı. Bu durum ergenlikten itibaren bu şekilde istenmekteydi.
I. Kraliçe Elizabeth, istediği gibi kaşlarına şekil verip bıyıklarını alarak, yüz trendlerini belirliyordu. Bununla birlikte, daima büyük elbiseler giyiyordu; bu da zamanın kadınlarının bel aşağısında herhangi bir yeri tıraş etme endişesi taşımaması anlamına geliyordu.
1700’lü ve 1800’lü yıllarda öncelikle erkekler tarafından yüzleri için kullanılmak üzere daha güvenli usturalar icat edildi. Ancak kadınlar da kullanmayı tercih edebilirdi. Bu zaman zarfında, kadınlar vücut tüyleri ile ne yapacaklarını seçme özgürlüğüne sahiplerdi – tabi bu da çarpıcı bir biçimde değişmek üzereydi.
20. yüzyılın başında, yeni moda kolları olmayan elbiselerdi bu şekilde de kadınların koltuk altı tıraşları zorunlu hale geldi. Reklamverenler, koltuk altı tüylerini “sakıncalı” olarak nitelendirdi ve bunun bir “zorunluluk” olduğunu söyledi.
II. Dünya Savaşı sırasında, savaşta naylon önemli bir malzeme haline geldi. Kadınlar çorap giymeyi bıraktı ve kamusal alanda dışarı çıkma konusunda kabul edilebilir sayılmaları için bacaklarını tıraş etmeleri gerektiği söylendi.
1980’li ve 1990’lı yıllarda kısmen bikininin yükselişi ve kısmen pornoda görülen stiller nedeniyle etek tıraşı öne çıktı. Kadınlar kendileri için doğru olanı seçebiliyorlardı. Bugün birçok açıdan devam eden bir eğilim.
Seni bilmem ama tıraş olmak hala bir damga var olsa da, vücudumun tüyleri ile ne yapacağımı seçebileceğim bir dönemde yaşamaktan memnunum. Bu gerçeklerin çoğunu bilmiyordum! Bu yazıyı hayatınızdaki tüm kadınlarla paylaşın!