The Trooper Alfred Lord Tennyson’ın 1854 yılında Kırım Savaşı sırasında gerçekleşen Balıklava Muharebesi’ni anlatan Hafif Süvari Alayının Hücumu – Charge of The Light Brigade adlı şiirinden esinlenilerek yazılmıştır.
Charge of The Light Brigade (Hafif Süvari Alayının Hücumu) şiirinin Türkçeye çevrilip uyarlanmış bir kısmı şöyledir:
Karşılık vermek değil onların işi;
Ya da sorgulamak herhangi bir şeyi,
Savaşıp ölmek hepsinin kaderi…
Hepsi ölümün vadisine,
Sürdü atlarını altıyüzü de…”
Kırım Savaşı, 4 Ekim 1853-30 Mart 1856 tarihleri arasındaki Osmanlı-Rus savaşıdır. Birleşik Krallık, Fransa ve Piyemonte-Sardinya’nın Osmanlı tarafında savaşa dâhil olmasıyla savaş, Avrupalı devletlerin Rusya’yı Avrupa ve Akdeniz dışında tutmak amacıyla verdiği bir savaş halini almıştır. Savaş, müttefik güçlerinin zaferiyle sonuçlanmıştır.
You’ll take my life but I’ll take yours too
Canımı alacaksın ama ben de alacağım seninkini
You’ll fire your musket but I’ll run you through
Ateşleyeceksin tüfeğini ama ben de ezip geçeceğim seni
So when you’re waiting for the next attack
Bu yüzden bir sonraki saldırıyı beklediğinde
You’d better stand there’s no turning back.
Ayakta dursan iyi olur dönüş yok artık geriye
***
The Bugle sounds and the charge begins
Boru çalıyor ve hucum başlıyor
But on this battlefield no one wins
Ama bu savas meydaninda kimse kazanmiyor
The smell of acrid smoke and horses breath
Dumanın keskin kokusu ve atların nefesleri
As I plunge on into certain death.
Ben atılırken kesin ölüme
***
The horse he sweats with fear we break to run
At korkuyla terliyor ayrılıyoruz koşmak için
The mighty roar of the Russian guns
Güçlü sesleri Rus tüfeklerinin
And as we race towards the human wall
Ve yarış ederken yönelerek o insan duvarına
The screams of pain as my comrades fall.
Düşen arkadaşlarım haykırıyorlar acıyla
***
We hurdle bodies that lay on the ground
Atlıyoruz yerde duran cesetlerin üzerinden
And the Russians fire another round
Ve ruslar ateşe başlıyor yeniden
We get so near yet so far away
Çok yaklaşıyoruz ama çok uzağız yine de
We won’t live to fight another day.
Yaşamayacağız savaşmak için bir başka günde.
***
We get so close near enough to fight
Artık dövüşecek kadar yakınız onlara
When a Russian gets me in his sights
Bir Rus gözüne kestiriyor beni o sırada
He pulls the trigger and I feel the blow
Tetiği çekiyor ve hissediyorum darbeyi
A burst of rounds take my horse below.
Atımı alaşağı ediyor bir yaylım atesi
***
And as I lay there gazing at the sky
Ve orada yatıp gökyüzüne bakarken
My body’s numb and my throat is dry
Bedenim hissiz ve boğazım kuru
And as I lay forgotten and alone
Ve unutulmuş ve yalnız orada yatarken
Without a tear I draw my parting groan.
Gözyaşı dökmeden veriyorum son soluğumu
*Bilgiler: Vikipedi