Hasan Ali Yücel, bakanlığı dönemine ait bir anısını şöyle anlatıyor:
“Bir gün bir dilbilimci geldi. Gün isimlerinin Türkçe olmamasını yüz kızartıcı bulduğunu belirterek dedi ki: ‘Salı dışındaki tüm gün isimleri Arapça ve Farsçadır. Mesela, pazar, pazartesi, çarşamba, perşembe Farsça, cuma ve cumartesi ise Arapçadır. Ben bu mahzuru gidermek için yeni gün isimleri buldum.’
“Önüme bir liste koydu:”
“Listeye baktığımda afakanlar bastı. Pazar gününün karşısına ‘gezgün’, pazartesinin karşısına ‘öngün’, salının karşısına ‘işgün’ yazmıştı. Bu listede çarşamba ‘güçgün’, perşembe ‘koşgün’, cuma ‘yorgün’, cumartesi ‘bitgün’ olmuştu.
“Şaşırdığımı görünce izahat vermeye başladı, adam…”
“Pazar gününe ‘gezgün’ demesinin sebebi tatil olmasındanmış, çünkü tatilde gezilir, eğlenilirmiş…
Pazartesiye ‘öngün’ demesinin sebebi, haftanın ilk iş günü oluşuymuş…
Salı ile çarşambaya ‘işgün’ ve güçgün’ demesinin sebebi ise, haftanın en yoğun ve zor günleri olmalarındanmış…
Perşembeye ‘koşgün’ demesi, iş peşinde koşulmasından, cumaya ‘yorgün’ demesi dört gün çalışan insanın yorgunlaşmasından, cumartesiye ‘bitgün” demesi hafta içi çalışmaktan çok yorulan bedenlerin bitkin düşmesindenmiş.”
Meşhur tarihçimiz İsmail Hami Danişmend, bu hikayeyi eski bakanın kahkahalarla anlattığını, kendisinin de unutmamak için not aldığını gören Hasan Ali’nin şöyle konuştuğunu belirtiyor: ‘Bunlar unutulmaz şeylerdir. Sen de unutamayacağın için boşuna not aldın.’
“Esasta Türkçe olan ‘salı’ adının niçin değiştirildiğini de sormakta kusur etmedim.”
“Onu ben de merak edip sordum” dedi Hasan Ali, “yedi gün adının, iş ve çalışma anlamı ile ilgili olması gerektiğinden bahis buyruldu.”