“Şeker istiyor kahvesine müşteri, vermiyorum”
Eskişehir’de Keçi isimli kafeyi işleten Kamil Güneş, birçok insanı kıskacına alınan ve ‘pazartesi sendromu’ olarak bilinen “işe ya da okula gitmek istememe” duygusunu yaşayan müşterilerini görmemek için pazartesi günleri çalışmıyor. Müşterilerine “Neyin var?” diye sorduğunda “Pazartesi sendromu” yanıtını aldığını söyleyen ve “O zaman ben yokum, açmıyorum. Tebessüm edeceğin zaman geleceksin” diyen Güneş, şekerli kahve isteyenler olduğunda ise bunu kahvenin kendisine hakaret saydığını ve vermediğini söylüyor.
Onedio’nun haberine göre Güneş, yaklaşık 6 ay önce açtığı kafesinin felsefesi olduğunu, bu hayalini gerçekleştirmek için uzun yıllar uğraş verdiğini söyledi.
Üniversite eğitiminin önem taşıdığını fakat insanın istediği gibi yaşamayı başarabilmesinin en etkin yolunun hayallerinin üzerine gitmesi olduğunu dile getiren Güneş, “Keçi inadı” ve “Günah keçisi” deyimlerini değiştirmek adına “keçi felsefesi” oluşturduğunu, topluma faydalı olabilmek için çaba gösterdiğini aktardı.
Güneş, şu görüşleri savundu:
“Bir felsefemiz var, ‘Keçiyi bulun’. İşletmemiz Keçi, Eskişehir’in ara sokaklarından birinde şu anda. Aradığım şey müşteri değil, paylaşım, üretim, gelişim. Hayatı o kadar zor hale getiriyoruz ki. Çok güzel paralar kazanıyor insanlar fakat pazartesiden cuma gününe kadar yüzleri hep asık. Acaba istedikleri, hayallerindeki işi mi yapmıyorlar sırf para için. Biz işletmemiz Keçi’de insanları özüne döndürmeye çalışıyoruz.”
“Neyin var diyorum, pazartesi sendromu diye cevap veriyor”
Güneş, haftanın 6 günü açık iş yerinin sadece pazartesi günleri kapalı olduğunu belirterek, “Malum pazartesi sendromu. Tebessüm eden müşteri istiyorum ben. ‘Neyin var’ diyorum, ‘pazartesi sendromu’ diye cevap veriyor. O zaman ben yokum, açmıyorum. Tebessüm edeceğin zaman geleceksin Keçi’ye” ifadelerini kullandı.
Güneş, cumartesi günleri düzenledikleri etkinlikler sayesinde müşterilerin keyifli anlar geçirdiğini ve işletmeden mutlu ayrıldığını dile getirerek, şöyle devam etti:
“Müşteriyi işletmemin üst katındaki atölyeye alıyorum 8’erli, 10’arlı gruplar halinde. Gözlerini bağlıyorum. Önlerine pişmemiş bir parça çamur veriyorum. Biraz müzik ve gerçek hayat başlasın. İçlerinden geleni o çamura yansıtıp farklı eserler ortaya çıkartıyor bu insanlar. Aslında görmeden daha güzel yapıyorlar çünkü ruhunuz güzel şeyler görüyor o anda. Resimlerini ücretsiz burada insanlar sergileyebiliyor. Patates baskısıyla resimler yapıyoruz. Bildiklerimizi bilmeyenlere anlatıp, bilmediklerimizi bilenlerden dinliyoruz. Bu sayede hem gelişiyor hem de kahveyle ayıklıyoruz.”
“Kahveye şeker vermiyorum”
İşletmede suyun ücretsiz olduğunu vurgulayan Güneş, “Sadece kahve satıyorum. Onu da kafana göre içemezsin. Şeker istiyor kahvesine müşteri, vermiyorum. Bunu kahvenin kendisine hakaret sayarım.” dedi.
Güneş, paylaşmanın önemine işaret ederek, “Bazen söylüyorlar ‘Ne güzel yer’ diye. Anahtarı uzatıp, ‘sabah aç o halde’ diyorum. Keçi inadı değil bu, ‘keçi felsefesi’, paylaşmak lazım” Kredi kartıyla satış yapmıyorum. ‘Sonra verirsin’ diyorum. Vermeyebilir de. Derdimiz, kaliteli, kafası çalışan, samimi, paylaşımcı insanlar kazanmak” ifadesini kullandı.
Kaynak: T24.com.tr