PEKİ NE YAPMAK LAZIM?
Öyle kötü günlerdeyiz ki; ne yapacağımızı bilemez halde durup tavana bakabiliyorsak, kendimizi şanslı hissediyoruz. Bu durumdan toplumsal bir hareket çıkar mı, yoksa bu ne yapacağımızı bilemez hal ve artan atalet duygusu kanımıza işler bilemiyoruz; ama çıkış gerçekleşirse, bireysel olarak gerçekleşebilirmiş gibi duruyor.
Dünya değişecekse, kimseden bir şey beklemeyip tek başlarına küçük işler ve iyilikler yapan insanlar sayesinde değişecek; çünkü bunlar birleşip kocaman bir etki yaratıyor ve geri kalan herkese farkında olmadan güç verip umut aşılıyor.
Dünyanın birçok umutsuz yerinde, insanlar gerçekten çok tatlı şeyler yapıyorlar. Bir plazanın 37. katındaki sıkıcı toplantı odasındaymışız gibi, “Out of the box düşünelim arkadaşlar” demeyeceğim, ama bir durup silkinirsek, her birimizin ayrı ayrı bir yol bulabileceğine inanıyorum. Tam da bu yüzden, hepimize ilham olsun diye, sıradan insanların dünyayı değiştirdiği örnekleri araştırdım.
Pedro Reyes, Palas por Pistolas adını verdiği projenin sahibi. Meksika’daki uyuşturucu kartellerinin etki alanında olan ve bu nedenle silaha bağlı ölümler konusunda dünyadaki sayılı şehirlerden biri olan Culiacan’da yaşıyor.
Burada ölen insanların aileleriyle de görüştükten sonra, şehir sakinlerine bir çağrıda bulunmuş ve getirilen her silah için bir hediye çeki vereceğini söylemiş. Verdiği hediye çeki de beyaz eşya ya da elektronik alımında kullanılabiliyor. Toplam 1527 adet ateşli silah gelmiş! Sonra tüm bu silahları eritmiş ve tekrar şekillendirerek küreklere dönüştürmüş.
Bu kürekler de okullara ve sanat kurumlarına dağıtılmış ve ağaç dikiminde kullanılmış. “Bir ölüm öznesi nasıl bir yaşam öznesi haline gelir, bunu göstermek istedim”; diyen Pedro Reyes’e saygılarımızı ve hayranlıklarımızı ileterek devam ediyoruz.
2- HER NEFRET DOLU MESAJA KARŞILIK UNICEF’E 1 DOLAR BAĞIŞ
Susan Carland; Avustralyalı bir öğretim görevlisi, bir Müslüman ve aynı zamanda da Mısır asıllı bir Avustralyalı olan sohbet programı sunucusu Waleed Aly’nin eşi. Facebook ve Twitter’dan dini inancıyla ilgili oldukça fazla nefret söylemi ve hakaret mesajı aldığını söylüyor. Carland, bununla baş etmek için kendisine yaratıcı bir yol bulmuş. Troll’leri dahi ters köşeye yatıran bu fikirle, sadece kendi içini rahatlatmakla kalmıyor, gerçek bir fayda da sağlıyor.
Her nefret söylemi için Unicef’e 1 Avustralya doları bağışlayan Carland, Ekim ayında neredeyse 1000 dolar bağış yapmış. Yaklaşık olarak 2000 TL’lik nefret ediyor. Bu parası olanlar için kullanılabilir bir method olsa da, ilham ilhamdır diyerek eklemekte bir sakınca görmedik.
https://twitter.com/SusanCarland/status/656980086172725248?ref_src=twsrc%5Etfw
3- MİLYONLUK ARABASINI ÖBÜR DÜNYADA DA KULLANMAK İÇİN GÖMEN ADAM
Brezilyalı zengin iş adamı Thane Chiquinho Scarpa, sosyal medya üzerinden milyonluk arabasını gömeceğini açıklıyor ve tabii ki, bir sürü eleştiriyle karşılaşıyor. Scarpa yine de vazgeçmiyor ve Mısır firavunlarına özendiğini söyleyerek bahçesinde bir mezar kazıp onu da paylaşıyor. İlgiler ve tepkiler çığ gibi artarken, arabasını gömmek için bir tarih belirliyor ve tüm medyayı malikanesine çağırıyor.
Kalabalık bir gazeteci grubunun önünde başlayan törende, Scarpa herkese ders olacak bir açılış konuşması yapıyor:
“Milyon dolarlık arabamı gömeceğimi söylediğim için beni kınadınız. Halbuki birçok insan benim bu arabamdan çok değerli bir şeyi sürekli toprağa gömüyor. Kalpler, karaciğerler, akciğerler, gözler ve böbrekler toprağa gömülüyor. Bu aptalca. Dışarıda organ nakli bekleyen o kadar çok insan varken, bu sağlıklı organları gömüyoruz. Bu dünyadaki en büyük israf. Arabam bununla karşılaştırıldığında hiçbir şey. Bir organdan daha değerli hiçbir şey yok, çünkü insan hayatından daha değerli bir şey yok. Burada organlarımı bağışladığımı şu an resmen açıklıyorum.”
İşe yarıyor. Bir ay içinde organ nakli miktarları tam %31,5 oranında artıyor! Scarpa’nın yaptığı şey, aslında hep söylenen şeyi kimsenin aklına gelmeyen bir yolla söylemek. İstediğiniz mesajları vermek için, yasal olan yepyeni yollar bulabilirsiniz belki de, kim bilir?
4- GÜZELSİN, GÜZELİM, GÜZEL
En son ne zaman hiç tanımadığınız birinden iltifat aldınız ya da hiç tanımadığınız birine iltifat ettiniz? Tamam, bugünlerde en son derdimiz güzellik; ama yine de kim birbirine durduk yerde iyi bir şey söylüyor ki?
Buradan yola çıkan 18 yaşındaki Amerikalı lise öğrencisi Shea Glover, sosyal deneylerin en güzellerinden birine imza atmış. Kamerasıyla insanların önüne geçip güzel olduklarını söyledikten sonra “Güzel bulduğum kişilerin fotoğraflarını çekiyorum” diyerek devam etmiş ve ortaya inanılmaz kareler çıkmış. Birinden güzel olduğumuzu duymak belki şart değil, ama birine güzel olduğunu söylemek kesinlikle hayata mutluluk katıyor. Hiçbir şey yapmadan, sadece bol bol iltifat ederek bile iyilik saçabilirsiniz.
5- HAPİSHANEDE SANAT
On altısı İsviçre’den ve biri Polonya’dan 17 sokak sanatçısı, İsviçre’nin Lenzburg Hapishane’sinin 4661 metrekarelik duvarına graffiti yapmak için birleşiyorlar. Muhtemelen dünyanın en çok bakılan duvar resimlerinden olacak bu proje.
Kim bilir kaç kişiye umut olacak, o resimlere bakılırken hayallere dalınacak, kendi hayatlarından anılar insanların gözleri önünde canlanacak? Bildiğiniz gibi, şu anda ülkemizde 280 yeni karakol inşa edilecek. Sanata bol bol ihtiyacımız olacak gibi duruyor. Projeye katılan sanatçılar: Malik, Claude Luethi “Note”, Ata Bozacı “Toast”, Harun Doğan “Shark”, Robert Proch, Ti, Lain, David Monllor, Chromeo, Mizzo, Nevercrew (Pablo Togni, Christian Rebecchi), Sarah Parsons, Daniel Zeltner, Onur ve Benjamin Solt.
• Projenin yapımından fotoğrafları ve sanatçıların kişisel deneyimlerini içeren bir kitap da bulunuyor.
6- TARIM GERİLLALARI SOKAKLARDA
İşte bu en sevdiklerimden biri ve sanırım en naifi.
San Francisco sokaklarında 2011 yılından beri illegal eylem yapan bir grup var; adları Guerilla Grafters (Aşılayıcı Gerillalar). Yaptıkları illegal eylemse, şehirdeki ağaçlara, meyve veren ağaçlardan aldıkları dalları aşılamak.
Eylem gerilla ve illegal; çünkü birçok şehir planlamacı şehir içindeki ağaçların meyve vermediğinden emin olmak istiyor. Nedeniyse, toplanmadan yere dökülen meyvelerin haşarat çekme ihtimali. Aşılayıcı Gerillalar tabii ki böyle düşünmüyor. Onlar “herkes için meyve” diyor ve amaçları; şehirli insana taze, sağlıklı ve parasız meyve sunabilmek. Sokakta yaşayan, evsiz insanlar ve mülteciler için de hayat kurtarıcı olabilecek bu aşılama yöntemi, aslında oldukça basit. Bugüne kadar ağacı bu şekilde meyve verir hale getiren bu gerilla grubuna şapka çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum.
7- RUKİYE TEYZE KALP
Yaşadığı şehirde sokak sokak dolaşıp, fırınlardan, lokantalardan, yemek fabrikalarından artık yemek ve bayat ekmekleri toplayarak köpekleri besleyen birini hayal edin. Yemek artıklarını alabilmek için gerektiğinde bulaşık yıkayan, şehrin belli başlı yerlerine kutularla, sandıklarla derme çatma hayvan barınakları yapan ve “Bu dünyayı hayvanlarla beraber paylaşıyoruz. Bizim ne kadar yaşama hakkımız varsa onların da o kadar hakkı var” diyen birini. Bir de bu kişinin bizim ülkemizde olduğunu düşünün. Zorlandınız mı? O zaman gelin Rukiye Teyze’yle tanışın.
“Hayvanlar aç kaldığında kendim aç kalmış gibi hissediyorum. Ayaklarımdan rahatsızım; ama yine de hayvanları aç ve susuz bırakmamak için çaba sarf ediyorum” diyen Rukiye Bağcı, gönüllerin şahı.
8- KÜTÜPHANEDEN İNSAN ÖDÜNÇ ALMAYA NE DERSİNİZ?
Kütüphanenin mantığını biliyorsunuz tabii ki. Şimdi başka bir kütüphane düşüneceğiz; bu kütüphanede kitap değil, insan ödünç alıyorsunuz. Kimisi mülteci, kimisi transeksüel, kimisi obez, kimisi de seks işçisi olan bu insanların; kitaplara sığmayacak kadar çok anısı var. Kopenhag’ta ilk kez 2000 yılında denenmiş ve çok başarılı olmuş. Şu anda dünya çapında 70 ülkede yer alıyor. Amaç, günlük hayatında en çok önyargı ve negatif tutumla baş etmek zorunda kalan insanlarla “normal” insanları bir araya getirmek. Mesela homofobik misiniz? Tamamen gönüllü olarak orda bulunan bir üyeyi alıyorsunuz karşınıza, merak ettiğiniz her şeyi soruyorsunuz. Önyargıları yıkmak için harika bir system değil mi? Bizde yapılsa nasıl olur, şu an için bilemedim, güvenliği garanti etmekte sıkıntı yaşarız sanırım; yine de başka hayallere yelken açabilir bu fikir.
Söylemeye çalıştığım şey basit aslında. En büyüğünden, en maliyetlisinden ve en zorundan başlamaya gerek yok; basit olanla başlayalım, hep beraber. İyilik yapmanın tahmin bile edemeyeceğimiz müthiş bir gücü var. “Yapılan iyilik söylenmez.” diye bir laf bile var bizde, biliyorum; ama belki de söylememiz gereken günlerdeyizdir. Birbirimize umut olalım, fikir verelim ve şu atalet duygusunu atabilelim diye.