ManyakAnne.com‘un sahibi Şebnem Seçkiner‘in mühendisle evli olmak üzerine yazdığı anıları hem komik hem de bu durumun nasıl hissettirdiğini özetler nitelikte.
Bir Mühendisle Evli Olmak -1
Irmak, yaklaşık 18 aylıktı. Altını değiştirmem gerekiyordu. Ancak açtığımda gördüğüm manzara karşısında şaşırıp yardım istedim Arkın’dan. Yanımda sadece bez ve ıslak mendil vardı. Oysa durum fenaydı, yıkamam gerekiyordu. “Ben yıkarken sen de body hazırlar mısın?” dedim. “İkinci çekmecede bodyleri var” diye de ekledim. (Şifoniyer 4 çekmeceli) Yıkadım, kuruladım, bekliyorum, ne body var ortada ne Arkın. Söyleniyor “yok burada” diye.
Sonrası:
Ben: Arkın alışverişe mi çıktın , neredesin, çocuk dondu.
Arkın: Koyduğun yeri bil, burada yok.
Gittim. Açtım ikinci çekmeceyi, aldım body’yi. Dedim “sen şaka mı yapıyorsun?” gayet ciddi bir şekilde karşıma geçti ve “çekmece alttan sayılır. Ben alttan ikiye baktım.”
Gülsen, gülemiyorsun. Ağlasan, zaten hazırsın ama gerek yok. Başladık mı kavgaya. O bir mühendis olarak bana apartmandaki katların da aşağıdan sayılmaya başladığını izah ediyor ben ona hayatımda çekmeceyi alttan sayan kimse görmediğimi anlatıyorum. Bu arada çocuk elimde, giyinmeyi bekliyor.
Olay nereye vardı? “1.5 yıldır babasın, eşyaların yeri hiç değişmedi ve sen bodylerin yerini bilmiyorsun. Baba olmak kolay tabii. Ne ki zaten? Yaptın çocuğu iş bitti değil mi? Sıkıysa gel evde otur bakalım, çocuğa bakamazsın, zavallıyı aç bırakırsın. Ah canım kızım benim, seni ben büyüteceğim korkma… ” diye şuursuzca bağırıyordum en son… Girdik birbirimize. Ne o, bir body yüzünden. Ama mesele body değil ki aslında. Başka mevzular var işte altında. O sırada anlamadığım, şimdi şimdi baktıkça çözebildiğim.
Her aklıma geldiğinde gülüyorum. Bir yandan da o anki sinirimi de unutmuyorum. Neyse… Sonra tanıdığım tüm makine mühendislerine sordum, hepsi çekmeceleri alttan sayıyor. Ya siz nereden sayıyorsunuz? Lütfen alttan demeyin, lütfen… ?
Bir Mühendisle Evli Olmak – 2
Birazdan okuyacağınız yazıdaki “ben” o zamanki ÖYS’de Türkçe Matematik’i tercih etmiş bir iletişimci. “O” ise Fen mezunu bir mühendis… Ve aşağıdakilerin hiçbiri bir şikayet değil. Mutsuz olduğumuz anlamına da gelmiyor. Hatta iki zıt karakterin evliliğinin daha eğlenceli olduğunun göstergesi bile olabilir. “Zıt kutuplar birbirini çeker”in bir örneği olabiliriz. Neticede 20 yıldır tanıyoruz birbirimizi. (Hayr, 20 yıldır beraber değiliz, sadece 20 yıldır tanışıyoruz.)
Birimizin sadece kalbini diğerinin ise sadece mantığı dinlemesi dengeliyor bizi belki de. Yalnız geçen ay Astrolog Dinçer Güner’le karşılaşmış, sormuştum “İkizler burcu bir anne, Kova burcu bir babanın Balık burcu kızı olarak Irmak zorlanacak mı” diye. Tek yorumu “Ah yazık, hiçbir zaman onu anlamayacaksınız” olmuştu. Gerçekten anlamayacak mıyız, çok merak ediyorum. Birbirine 3 benzemez, aynı evde yaşayıp gidiyoruz farklı tellerden çalarak ?
Ben diyorum “gidelim bu ülkeden, ikimizin de yabancı dili var, çocuğun geleceğini garanti altına alırız”, o “semt bile değiştirmem” diyor.
Ben diyorum “eve yakın okula gitsin ilk 4 sene, sonra o çok istediğimiz yere veririz”, o diyor “ama temeli de çok önemli.”
Ben diyorum “acaba kardeş olayına sıcak baksak mı?”, o diyor “asla, biliyorsun daha 18 yaşındayken de tek çocuk istiyordum.”
Ben son dakika programı yapıyorum, o önceden planlamadığı bir şeye asla evet demiyor.
Ben sürekli evin şeklini değiştiriyorum, o her seferinde kızıyor.
Ben sosyal medyayı çok seviyor hatta orada iş yapıyorum, o ise haftada bir bakıyor hesabına…
Ben taksitle alışveriş yapıyorum, o tek çekim.
Ben akşam ne pişireceğime son dakika karar veriyorum, o sabah evden çıkarken akşam ne yiyeceğini bilmek istiyor.
Ben “hadi iş kuralım” diyorum, o önümüzdeki 20 yılın kalkınma planını görmeden adım atmıyor.
Ben benzin bitmek üzereyken dolduruyorum, o gösterge çizgisi indiği anda.
Ben çocukla koşmayı, atlamayı, zıplamayı seviyorum, o sakin oyunları…
Ben yanımda nakit para yokken sokağa çıkmıyorum, o kredi kartıyla yaşıyor. (Sonra da ekmek almak için benden camdan aşağı para atmamı istiyor.)
Ben çok duygusalım, karar verirken sadece kalbimin sesini dinliyorum, o mantık çerçevesinde hareket ediyor.
Ben başarısız olduğum zaman vazgeçiyorum, o “önümüze bakalım” deyip devam ediyor.
Ben evde ne bitmiş, ne zaman bitmiş bilmezken, o bütün eksikleri sayabiliyor.
Irmak’tan önceki düşükle sonuçlanan hamileliğimde ben perişan olmuştum, o “ne güzel bak hamile kalabiliyorsun” demişti.
Ben duygularımı anında belli ediyorum, bütün ruh halim yüz ifademe yansıyor, o ise hiçbir şey çaktırmıyor. (Ama buna rağmen kağıt oyunlarında blöf konusunda daha başarılıyım)
Ben bir şeye karar verdiğim anda harekete geçmek istiyorum, o ise doğru anı bekliyor…
Ben biriyle tanıştığım an 100 puan veriyorum, o nötr başlıyor.
Ben bir hatayı yapmadan yanlış olduğunu anlamıyorum, o ise yanlış olduğunu duyduğu an vazgeçiyor.
Yalnız yazarken fark ettim, keşke ben de mühendis olsaymışım ?
Kaynak: ManyakAnne