Birçoğumuz, yalnız başımıza vakit geçirmek ve “kendimizi dinlemek” için kilometrelerce ötelere gidebiliriz. Bu “kaçışları” çoğunlukla bir terapi olarak görürüz. Ve haksız da sayılmayız. Çünkü biz insanlar yalnız kaldığımız zamanlara ihtiyaç duyarız ve bu durum hem beynimiz hem de vücudumuz için iyidir.
Yalnız kalmak ile kastettiğimiz elbette ki; tek başına bir odada oturup duvara bakarak diğer insanların ne kadar da eğlendiğini düşünmek değildir. Örneğin; işten çıktıktan sonra eve geldiğiniz ve tek başınıza kaldığınız, dinlendiğiniz o zamanı kastediyoruz. Ya da yorucu bir günün ardından kendi aracınızla eve dönüş yolu boyunca tek başınıza kaldığınız o zamanı… Evdeki herkesin gittiği ve müziği açtığınız o zamanı… Buna ihtiyacınız var çünkü, daha doğrusu beyniniz bunu ister.
Peki ama yaptığınız hiçbir şeyin olmadığı bu sakin ortamda beyniniz ne yapar? “Partiye” geri dönmeden önce beyniniz, belirli bölgeleri arasındaki aktiviteye dair tamamen farklı bir örgüyü başlatır ve bu durum genel olarak varsayılan (default) ağ moduna dönmek olarak bilinir.
Birçok araştırma varsayılan ağı modunu daha iyi anlayabilmek için bu durumdaki aktiviteyi hem depresyon gibi hastalıklarda hem de sağlıklı anda izledi. Ve bilim insanları bu ağın; kişi ister dinleniyor olsun, ister hayaller aleminde olsun, ister geçmiş hakkında düşünüyor olsun ya da gelecekle ilgili plan yapıyor olsun aktif olduğu bulgusuna ulaştı. Bir başka deyişle, herhangi bir görevle meşgul değilsek, beynimiz birlikte çalışan bölgeler arasındaki iletişim yollarını açık tutarak sürekli olarak kendisiyle “konuşur.” Bu durum şu anlama geliyor olabilir; dinlenme safhasındayken beyin aktivitesi bizi herhangi bir şeye hazır halde tutuyor böylece de yalnızlıktan çıktığımız anda doğru bir tutum geliştirebiliyoruz.
Yapılan diğer çalışmalarda ise düşünceler aleminde dolaşmanın yaratıcılığı güçlendirmeye yardımcı olabileceği bulgusuna ulaşıldı. Bu durum problem çözümünde yaratıcı çözümler geliştirmeye ve hatta sırf zaman geçirmek için yapılan küçük bir aktivitede bile yaratıcı olmaya sebep olabiliyor. Diğer insanlarla bir arada olduğumuzda birden çok görevi gerçekleştiririz, yani sürekli olarak diğer kişinin ne düşündüğünü, söz konusu bir soruna dair nasıl bir çözüme ulaştığını, düşüncelerinin ve duygularının neler olduğunu tahmin etmeye çalışırız. Oysa yalnız kaldığımızda, beynimiz rahatlar ve odaklanır.
Bu yüzden, evet yalnız kalınan zamanlar iyidir, ancak bu durum yalnızlığa döndüğünde işte bu bir sorun haline gelir. Kendinizle başbaşa kalmak tamamen özgürleştirici olabilir ve kendinizi tanımanız için harika bir fırsattır. Bu yüzden bu zamanı (yalnız kalınan zaman) seversiniz. Böylesi anlarda ortaya çıkabilecek yalnızlık halini engellemek için ise zevk aldığınız bir şeyi yapmaktır. 2015 Mart ayında yayımlanan bir çalışmada; yalnızlığın; erken ölüm riskini yaklaşık %25 lik bir oranda arttırdığı bulgusuna ulaşıldı. Yeni ister erkek, ister kadın olun, ister Avrupalı ister Amerikalı olun, farketmiyor; yalnızlık hiç acımadan öldürüyor.
Öte yandan birçok insan yalnız vakit geçirmekten hoşlanmaz, çünkü bu durum bu insanların yalnız hissetmelerine sebep olur. Bu yüzden kendinizle tamamen izole olma duygusuna kapılmadan zaman geçirmenizi sağlayacak bazı tüyolar vereceğiz.
Özel bir aktivite geliştirin. Beyin hücrelerinizi çalıştırın, örneğin; kitap okuyun, yazı yazın, resim yapın ya da kendinize yeni bir yetenek öğretin. Böylece yalnız ve sıkılmış hissetmek yerine dürtülenmiş ve başarılı olmuş hissedersiniz.
Ter dökün. Egzersiz yapın, doğada yürüyüşe çıkın ya da kalkın ve dans edin. Bu durumlar endorfin salgınızı artırır. Böylelikle de daha motive hissedersiniz.
Tüylü bir arkadaş bulun. Evcil hayvanlar iyi birer yalnızlık ilacıdır. Onlarla konuşabilir, oynayabilir ve hatta eğer isterseniz oturup beraber bir akşam yemeği bile yiyebilirsiniz. Yani etrafta bir evcil hayvan olduğunda asla yalnız hissetmezsiniz.
Yaratıcı olun. Bütün bir günü tamamen eğlendiğiniz şeyleri yapmak için ayarlayın. Böylece yalnızlık hissine kapılmayacak, belki de günün sonunda gururla sergileyebileceğiniz bir projeyi bitirmiş olacaksnız.
Meditasyon yapın. Meditasyonun farkındalığı arttırıp, endişeyi azaltarak bir denge yarattığı daha önceki çalışmalarda gösterilmişti. 15 dakika deneyin ve nasıl hissettiğinizi gözlemleyin.
Kaynaklar ve İleri Okuma:
– Wilson, Timothy D., David A. Reinhard, Erin C. Westgate, Daniel T. Gilbert, Nicole Ellerbeck, Cheryl Hahn, Casey L. Brown, and Adi Shaked. “Just think: The challenges of the disengaged mind.” Science 345, no. 6192 (2014): 75-77. http://science.sciencemag.org/content/345/6192/75.full
– Buckner, Randy L., Jessica R. Andrews‐Hanna, and Daniel L. Schacter. “The brain’s default network.” Annals of the New York Academy of Sciences1124, no. 1 (2008): 1-38. http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1196/annals.1440.011/abstract
– Smith, K. “Neuroscience: Idle minds.” Nature. http://www.nature.com/news/neuroscience-idle-minds-1.11440 (Retrieved on 2016, June 17)
– Billock, J. “Why Your Brain Needs Some Peace and Quiet.” Braindecoder. https://braindecoder.com/post/why-your-brain-needs-some-peace-and-quiet-1584308916 (Retrieved on 2016, June 17)
– Baird, Benjamin, Jonathan Smallwood, Michael D. Mrazek, Julia WY Kam, Michael S. Franklin, and Jonathan W. Schooler. “Inspired by distraction mind wandering facilitates creative incubation.” Psychological Science (2012): 0956797612446024. http://pss.sagepub.com/content/23/10/1117
– McGovern, M, K. “The Effects of Exercise on the Brain.” Serendip. http://serendip.brynmawr.edu/bb/neuro/neuro05/web2/mmcgovern.html (Retrieved on 2016, June 17)
*Bu yazı ve görseller Gürkan Akçay‘ın BİLİMFİLİ‘nde yer alan aynı isimli yazısından alınmıştır. Teşekkürler.