Dünyadaki bütün kültürlerin müziklerinin mutlaka bir hikâyesi vardır. Geri planda bir yaşanmışlığa vurgu yaparlar. Bazen kahramanlık doludur sözleri, bazen dramatik cümlelerle yaşanmışlıkları ağlamaklı anlatır. Savaş, yokluk, hastalıklar, toplu kıyımları o şarkılarında dinleriz. Sevdalarını da şarkılarında dinler hüzünlerine ortak oluruz.
Misket aslında bir elma ağacı türüdür; bodur, kırmızı elmaları olan bir ağaçtır. Türküye ve güzeller güzeli bir kıza isim olmuş bu isimden yola çıkarak, bir Ankara türküsünü anlatalım…
Kızın ismi Hayriye’dir. Ganizadelerin ufacık tefecik kızının ismidir. Hayriye her gün evlerinin önündeki elma ağacının üzerine çıkar, oradan sevdiği Osman Efenin yolunu gözler. Osman Efe de o ağacın adını koyar, bu deli dolu kızın ismini. Misket der ona. Osman Efe de yakışıklı burma bıyıklı bir delikanlıdır, o da sevdalıdır Hayriye‘ye.
Yörenin ünlü ağalarından birisi olan Kır Ağa da vurgundur Hayriye’ye. Bir çeşme başı vurgunudur o. Hayriye’ye bir çeşme başında vurulur ve haber salar Hayriye’nin babasına. Babası zengin ağaya kızını vermeye taraf olur, ne de olsa zengin, hali vakti yerindedir. Kızı rahat edecek, kendisi de böylece hatırlı biriyle akraba olacaktır.
Hayriye’ye durumu anlatırlar ama Hayriye direnir isyan eder babasına, “Ölürüm de varmam” der Kır Ağa’ya.
Hayriye akşamı zor eder bunu sevdiğine anlatmak, ondan yardım istemek için. Sonunda sokağın başında atının üzerinde Osman belirir, Hayriye hemen misket ağacının üzerine tırmanır. Bahçenin önünden geçerken durumu fısıldar ona. “Beni Kır Ağa’ya verecekler“ der.
Osman Efe çılgına döner hemen haber gönderir Kır Ağa’ya. “Kendisini sever sayarım, mert biri bellerim. Yolumdan çekilsin, sonu iyi olmaz, sevdiğime yan gözle bakmasın” der.
Bu haber karşısında Kır Ağa’da deliye döner. O da der ki; “Demek dünkü çocuk bana kafa tutuyor, kendine güveniyorsa karşıma çıksın” diye haber gönderir.
Sonun da şöyle bir karar alırlar. Kıran kırana bir kavga sonunda sağ kalan misketi alacaktır.
Belirlenen günde karşı karşıya gelirler, bıçaklar çekilir. Osman Efe yiğit delikanlı, kavgada Kır Ağa’yı zorlar. Mert bir adam olan Kır Ağa bu yağız delikanlıya kıyamaz, onun cengaver halinden etkilenir ve der ki;
“Benimle böylesine boy ölçüşen yiğide, ben kıyamam. Koç olacak kuzuya bıçak çekemem. Vur bıçağını bağrıma. Misket senin olsun”
Osman Efe önce şaşırır, sonra oda bıçağını yere atar ve koşup ellerine sarılır Kır Ağa’nın.
Kavga böyle sonlanır. Misket, yani Hayriye ağacın üzerinde Osman için dua ederek beklerken, kalabalığın yaklaştığını görür, Kır Ağa önde, Osman görünürlerde yoktur. Durumu yanlış anlar, gözü kararır, fenalaşır ve elma ağacından yere düşer ve ölür! Kalabalık yaklaşıp durumu görünce, Osman feryat figan sevdiğinin üzerine kapanır. Çare yok Hayriye yani Misketi ölmüştür.
Osman Efe perişan terk ediyor oraları ve bu hikâyeyi gören ve duyanlar onun adına türküler ağıtlar yakarlar, hikayesi de dilden dile dolanmaya devam eder, günümüze kadar gelir.
MİSKET
Güvercin uçuverdi
Kanadın açıverdi
Elin oğlu değil mi
Sevdi de kaçıverdi
A benim aslan yarim
Duvara yaslan yarim
Duvar cefa götürmez
Sineme yaslan yarim
Güvercinim uyur mu
Çağırsam uyanır mı
Yar orada ben burda
Buna can dayanır mı
A benim hacı yarim
Başımın tacı yarim
Eller bana acımaz
Sen bari acı yarim
Caminin müezzini yok
İçinin düzeni yok
Çok memleketler gezdim
Misget’ten güzeli yok
Daracık daracık sokaklar
Misget şeker topaklar
Pul pul olsun dökülsün
Seni öpen dudaklar
Caminin ezan vakti
İçinin düzen vakti
Ben Misget’i yitirdim
Sonbahar gazel vakti
Gökte yıldız sayılmaz
Çiğ yumurta soyulmaz
Üçer avrat almayan
Hiç erkekten sayılmaz
Alıntı