Bazıları bir anda ağlatıyor, bazıları iyi ve enerjik hissettiriyor, bir kısmı da hassaslaştırıyor. Erkekler sıklıkla kadınlardaki ani değişimlere anlam veremediklerinden yakınırken, bunun nedeninin büyük bir çoğunlukla hormonlar olduğu belirtiliyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında Memorial Şişli Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşe Çıkım Sertkaya, kadınların yaşamını şekillendiren ve doğasını özetleyen hormonları anlattı.
Kadında doğurganlık özelliği önemli bir faktör
Kadında baskın hormon östrojendir. Bu hormon erkeklerde de bulunur ancak kadında mutlak hakim olarak karşımıza çıkar. Erkekte ise bu görevi yani mutlak rolü testosteron üstlenir. Bütün vücut özelliklerini bu hormonlar belirler. Kadında yumuşak cilt, deri altı yağ dokusu, sesin inceliği, karakterin daha yumuşak olması östrojene bağlıdır. Kalın ses, saç-sakal, kas kütlesi, sert bir mizaç ise testosteron etkinliği altındadır. Bu iki hormonun vücutta kurduğu bir denge vardır ve bu sarsıldığında her şey bozulabilir; yani obezite, insülin direnci gibi çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir. Kadın her ay yumurtlama, gebelik ve bir bebek dünyaya getirmeye dönük olarak doğal sürecini sürdürür. Erkekte ise testosteron ergenlik döneminde en yüksek seviyeyi ulaşarak 65 yaşa kadar etkin olur. Dünyadaki her şeyin östrojen ve testosteron hormonlarının temelinde yükseldiğini söylemek mümkündür.
Hormonlar davranışları etkiliyor
Kadının davranış biçiminde yaşanan değişimlerde hormonlar yani östrojen ve progesterona bağlı siklus değişimleri etkindir. Kadında o dönem bu hormonlardan hangisi hakimse onun etkisi altında kalır. Reglinin ilk günü östrojenin başlangıç günü olarak kabul edilir ve bu hormon değeri git gide yükselir. 15. gün yani reglinin tam ortasına gelindiğinde ovülasyon yani yumurtlama gerçekleşir ve östrojen de en yüksek seviyeye ulaşır. Yumurtlama dönemi kadının en farklı olduğu dönemdir. Östrojen seviyesinin yükselmesine bağlı olarak güzelleşir, cildi ışıl ışıl parlar, hareketlidir, canlıdır ve hem sosyal hem iş hayatında çok daha verimli olur. Bu dönem ayrıca çocuk yapmak için de en uygun süreçtir. Hamileliğin oluşmasıyla birlikte ise farklı hormonlar devreye girer.
Yeni yaşamın ilk habercisi “Beta-HCG hormonu”
Yumurtlama sonrası eğer döllenme olur ve bir kadın hamile kalırsa beden dünyaya gelecek bebek için eşsiz bir hazırlığa başlar. Kadının bedeni tamamen bebeği korumaya ve onu sağlıklı tutmaya dönük olarak çalışır. Bebeğin eşi plasenta ile kadında Beta-HCG hormonu salgılanır. Gebeliği müjdeleyen hormon olarak da bilinen HCG, anne adayında mide bulantısına yol açarken asıl işlevi yani bebeği koruma rolünü üstlenir. Gebeliğin ilk 3 ayında yani plasentanın oluşum sürecinde etkin olan Beta-HCG, progesteron hormonunu uyararak bedende yeni hazırlıkların ilk sinyalini verir.
“Progesteron hormonu” ağlatıyor
Progesteron hormonu bebek için yumuşacık bir yatak oluşturarak onu korur. Bebeği besleyen damarlar ve kan akımının oluşmasında önemli rol üstlenir. Bedendeki tüm gıdalar bu kanal aracılığıyla bebeğe ulaşır. Bebeği beslemek için annenin şekeri yükselir, kemiklerinden kalsiyum çekilir, tiroit hormonları uyarılır. Bebek büyümeye başlar, bebek büyüdükçe bu etkiler de artar. Progesteron bebeği koruyup kollarken annede ise ani duygu durum değişikliklerine de neden olur. Sadece gebelik süreci değil, regl döneminde de progesteronun yükselişiyle kadında aşırı duygusallık ve ağlama hali görülebilir. Duygu durum değişiklikleri kadından kadına elbette farklılık gösterebilir. Her bir kadında farklı bir reseptör uyarılır; kimi ağlarken kimi sinirlenir, kimi aşırı mutlu olurken kimi de aşırı telaşlı olabilir.
Oksitosin hormonu tüm acıları unutturuyor
Bebeğin anne karnında gelişimini sürdürdüğü dönemde hormonlar kadını idare eder. Mutluluk ve sevgi hormonu olarak da bilinen oksitosin, uterus yani rahmi kasarak anne adayını doğuma hazırlar. Ayrıca süt kanallarını da uyararak anne için emzirme sürecini başlatır. Kan basıncını düşürerek, rahatlama sağlar. En önemli özelliklerinden biri ise unutmaya yardımcı olur. Doğumda en yüksek seviyeye ulaşan oksitosin hormonu doğum sonrası yavaş yavaş azalır. Bu hızlı düşüşle unutkanlık yaşanır. Eğer bu hormonal değişim yaşanmazsa bir kadın doğumda çektiği acıyı an be an hatırlamaya devam eder ve bir daha asla doğum yapmak ya da bebek sahibi olmak istemeyebilir. Bu nedenle oksitosin hormonu burada önemli bir rol üstlenir.
Tiroit hormonu kadını yavaşlatıyor
Tiroit hormonu kadında da erkekte de etkindir ancak kadında farklı tepkilere neden olabilir. Bu hormon zihni dinç tutar, kişiyi dinamik kılar ve metabolizmayı korur. Tiroit hormonu kadın için daha özeldir çünkü menopoz sonrası tiroit bezi bozuklukları ortaya çıkar. Örneğin menopoza giren kadınlar bu süreçte zihinsel yetilerinin zayıfladığını, eskisi kadar dinamik bir zihne sahip olmadıklarını söylerler. Ayrıca hareketsizleştiklerini, kilo aldıklarını belirtebilirler. Bu süreçte muhakkak tiroit hormonlarına bakılması önem taşır. Kadını yavaşlatmak üzere olan bir sistemin kapısını aralayan tiroit yetersizliklerine zamanında tanı konulması ve tedavi uygulanması önemlidir. Ayrıca menopoz da asla olumsuz bir süreç olarak görülmemelidir.