Rus Psikolog Bluma Zeigarnik, Berlin’de Doktorası için araştırma yaparken Profesörü Kurt Lewin, garsonların henüz hesabı ödememiş müşterilerin siparişlerinin detaylarını, hesabı ödemiş olanlardan daha iyi hatırladıklarını fark ettiğini söyler. Garsonlar siparişleri sadece servis süresince hatırlıyorlar ve servisi tamamladıklarında siparişler hafızalarından buharlaşıp uçup gidiyor. Bu Zeigarnik’in henüz tamamlanmamış işlerin bellekte farklı bir konumu olup olmadığını ve bitmiş işlerden daha iyi hatırlanıp hatırlanmadığını merak etmesine yol açar. http://en.wikipedia.org/wiki/Bluma_Zeigarnik
Katılımcılara yap – bozların veya basit ödevlerin verildiği bir deney düzenler. Deneklere 20 kadar basit görev verir. Bulmaca çözmek, ipe boncuk dizmek vs.. Ödevlerin yaklaşık olarak yarısında katılımcılara müdahale edilir ve işleri kesintiye uğratılır. Daha sonra aktivitelerin ne kadarını hatırladıkları sorulduğunda, kesilen ödevlerin ayrıntılarının, sonunda tamamlanıp tamamlanmadıklarına bakılmaksızın, katılımcılar tarafından daha iyi hatırlandığı görülür. Zeigarnik bunun tamamlanmamış ödevlerin hafızada farklı ve daha etkin bir şekilde depolanmasına neden olduğu sonucuna varır.
Mesela, bitmemiş ilişkilerimizi neden daha fazla hatırlarız? 3. Gününde eve dönmek zorunda kaldığınız bir tatil size neden daha fazla çekici görünür? Rejim yaparken bitirmeden bıraktığınız tabaktaki tatlı neden aklınızdan çıkmaz? Bir çoğumuzda, geçmiş dönemde, okuldayken, çözdüğümüz problemlerden çok, çözemediklerimiz akıllarımızda kalmıştır. Biraz daha boyutlandırırsak, geçmiş dönemde planlayıp da gerçekleştiremediğimiz projelerimize ait başarısızlıkların, bize, Zeigarnik Etkisi olarak ve “keşke” şeklinde döndüğü söylenebilir.
Başka bir Deneyde; Tamamlanmamış işleri olan bir grup deneğe, bir roman okumaları ve romana ait detayları aktarmaları istenir. Detayların hatırlanması konusunda, deneklerin romana, beklenilen düzeyde konsantre olamadığı görülür. Bir başka deneyde ise, tamamlanmamış işleri olan ancak, bu işleri tamamlamaları için kendilerine plan yapmalarına izin verilen kişilerin (işleri tamamlamaları için değil, tamamlanmamış işlerin nasıl tamamlanacağına yönelik plan yapmaları için) okudukları romana ait detayları daha iyi hatırladıkları görülür. Buradan şu anlam çıkmaktadır ki, zihnin bilinçdışı çalışan kısmı, başka bir işe daha rahat geçebilmesi için, bir evvelki işin bitirilmesi doğrultusunda, bilinç dâhilinde çalışan kısma plan yapması için baskı yapmaktadır. Aksi halde, sonraki işler (belki de bütün bir hayat) negatif olarak etkilenebilecektir.
Zeigarnik Etkisi olarak bilinen bu olgunun önemli çıkarımları olmuştur. Zeigarnik öğrencilerin, özellikle de çocukların çalışırken sık molalar vermesi halinde daha çok şey hatırlayabileceklerini öne sürer. Ancak fikirleri, belleğin araştırmalar için yeniden önemli bir konu haline geldiği 1950’lere kadar pek önemsenmeyecektir. Zeigarnik’ın kuramı belleğin araştırılmasında çok önemli bir adım olarak kabul edilir ve sadece eğitimde değil, reklamcılık ve medyada da pratik uygulamaları olmuştur.
Buna başka bir örnek olarak da, bir savaş ortamında, oğlunu, kocasını, sevdiğini kaybedenler; ölen kişinin bedenine ulaşamadıklarında benzer eksiklik duygusunu yaşamaktadırlar. Bir başka ifadeyle, savaşta öldüğü, ancak bedenlerinin kayıp olduğu, ölen kişinin yakınlarına söylendiğinde, ölen kişinin belirli bir mezarının olmaması nedeniyle, yakınlarının zihinleri, tamamlanmamışlık duygusu ile bir ömür boyu meşgul olacaktır. Özellikle, 1963’te başlayan ve on yıl süren Vietnam savaşı sırasında, kaybolan Amerikan askerlerinin aileleri, ömür boyu unutamayacakları bu işkenceli beklentiyi (travmayı) yaşamışlardır. Yeni doğan bebeklerin hastane ortamından veya kapı önünden küçük yaşta çalınan çocukların anneleri için de beklemekle geçen yıllar, bu tamamlanmamış döngüyü, Zeigarnik etkisini yaratmaktadır.
Hatta, bu gibi durumlarda, kaybolanların, bilinmeyen bir yerde hayatta olup olmadığı belirsizliği yerine, kaybolan kişilerin ölmüş ve bilinen bir gömülü yerlerinin olması, beklentide olan kişinin zihnindeki döngüyü kapatıp, rahatlatacak bir tercihinin olabileceği de sav olarak öne sürülebilir. (Kaybolan kişinin, kayıp olması yerine ölmüş olmasını tercih etmek.)
Dizilerde Zeigarnik Etkisi
Seyirciyi kanalda tutmak için televeziyoncuların kullandığı en eski numaralardan biri de diziler değil mi? Dizinin son sahnesi şok edici, yarım kalmış, sonucu belli olmayan bir kareyle biter mesela. Kahramanımız balkondadır ve arkasından yaklaşan bir gölge onu sırtından iter. Sahne burada dondurulur. Kahramanın düşüp düşmeyeceğini öğrenmek için ertesi haftayı beklememiz gerekiyordur.
Sonra şu yazıyı görürüz: DEVAM EDECEK
Ertesi hafta sonucu görmek için yine o kanalı açarsınız çünkü gizem aklınızda kalmıştır, zihninizi hâlâ meşgul etmektedir. Tamamlanmamıştır. Büyük romancı Charles Dickens da aynı tekniği kullanırdı. Eserlerinin çoğu, daha sonradan tam olarak yayımlanmış olsa da önce tefrika halinde basılmıştır. Oliver Twist örneğin.
Bütün bu örneklerin ortak noktası şu ki, insan bir işe başladı mı onu yarım bırakmaktan çok bitirmeye eğilimli oluyor. Erteleme illetine şayet haddinden büyük bir işle karşı karşıyaysak tutuluyoruz ve o işe başlamayı sürgit geciktiriyoruz. Bu da genellikle ya nasıl ya da nereden başlayacağımızı bilemediğimiz durumlarda oluyor.
Zeigarnik Etkisinin bize öğrettiği şu ki, ertelemeyi yenmekte kullanabilecek bir silah varsa o da bir yerden, herhangi bir yerden başlamak.
En zor kısmından başlamayın elbette. Önce daha kolay olan kısımları deneyin. Büyük bir projenin bir parçasının bile altından kalktığınızda gerisi gelecektir. Bir kere başladınız mı içinizde bir dürtü oluşur. “Madem başladım, bitireyim.” Zihninizin gerisinde, farkında bile olmadığınız bu küçük ses sizi o görevi tamamlamaya teşvik eder. Dünyanın her yanında onca insan Lost dizisini nasıl seyretti sanıyorsunuz?
Gayet basit bir tekniktir bu ama sıklıkla aklımızdan çıkar; yine gidip bir işin en zor kısmına dikeriz gözümüzü ve gözümüzde büyütürüz işi. “Yapamayacağım” düşüncesi ertelemenin en sevdiği kardeşidir.
Yalnız Zeigarnik Etkisinin önemli bir istisnası var. Bir şeyi elde etmek için yeterince motive olmadığımız durumlarda bir işe yaramaz. Şurası gerçek ki, bir şeyi imkânsız ya da sıkıcı buluyorsak zahmete girmeyiz.
Ama ulaşılabilir bulduğumuz bir amaç için sadece bir adım atmak çok büyük bir fark yaratır.
Yazar: NİLAY KARAGÜLMEZ ABAMOR Kaynak: Hayatkolay.com