Hemen hemen hepimizin mahallesinde, çevresinde yurt dışında yaşayan gurbetçi Türkler’den vardır. Farklı tarzlarıyla ve Türkçeleriyle daha ilk dakikadan dikkatimizi çekmeyi başarırlar. Kimi zaman aşırı antipatik bulduğumuz bu arkadaşlara kimi zaman ne yazık ki sevdalanabiliyoruz. Ne yazık ki diyorum çünkü; onlar bizim hayatımızın tamamını ele geçirirken biz, onların hayatında yalnızca bir yıllık izin macerası kadar yer edinebiliyoruz.
Gelelim bu gençlere neden abayı yakmamız gerektiğine dair tespitlere;
1-Geldikleri gibi giderler;
Her ne kadar gurbet elde mutsuz, huzursuz ve kimsessiz olduklarını dile getirip size yavru kedi bakışları atsalar da aslında yaşamlarından gayet memnunlar. Hatta bazısı Türkiye’ye gelip kendi vatanında yaşama aşkıyla yanıp tutuştuğuna dair nutuklar çekebilir, sizi beyhude hülyalara daldırabilir. Fakat eninde sonunda yıllık izin biter, sen sağ ben selamet diyerek kayıplara karışırlar.
2-Ona söyleyeceğiniz destansı aşk cümleleri beklediğiniz etkiyi yaratmaz;
Siz, bülbüller gibi aşkınızdan dile gelip methiyeler düzerken, ‘’benim Türkçe bitti, anlamıyom!’’ moduna girerler. Çince konuşuyormuşsunuz muamelesi görürsünüz, daha basit cümleler kurmanızı isterler. Velhasıl, dile gelmek için çok yanlış adrestesiniz…
3-Aynı şeylere gülememek;
Arada ciddi dil ve kültür farkı vardır. Sizin yarıla yarıla güldüğünüz konuya muhtemelen anlam veremeyecektir. Birlikte gülememek sevdaya kesinlikle dahil değil arkadaşlar…
4-Çevresinde, her zaman sizden daha ilgi çekici tiplerin var olacağı düşüncesi;
İnsan birisine gönül verdiğinde özgüvenini nasıl da yitirir. ‘’onun benle ne işi olur’’ gibi umutsuz telkinler gelir yakamıza yapışır, uykularımızı kaçırır. Hele de bu kişinin yurt dışında da ayağı varsa bu tip olumsuz duygular iki üç kat fazla yürek deler. Ama kendinizi yabana atmayın, siz kendiniz için sıradan biri olabilirsiniz fakat onun çevresindeki ilgi çekici tiplerden birisi de sizsiniz!
5-Onu gelecek yıl görebilecek miyim sorunsalı;
Egzotik ülkelere seyahat etmeyi, sizi görmeye tercih etmeleri muhtemel…
6-Asla gerçekleşmeyecek planların altına imza atarsınız;
Muhtemelen sizi yaşadığı ülkeye davet eder. Orada yapacaklarınız hakkında uzun uzun hayaller kurarsınız. Fazla kapılmayıp tadında bırakmak üzerinizde bırakacağı hasarı minimuma indirecektir.
7-Birden bire gelen farklı dilde konuşma istekleri;
Halbuki etrafta Türkçe bilmeyen yoktur. Siz alı al moru mor bir yüzle, içten içe sinir krizi geçirirken aynı anda ‘’bunu sorun etmiyorum’’ tavrını takınmak için epey efor sarf edersiniz.
(Belki de kendini daha çabuk ifade etmek için bu yola başvuruyordur he? Umut fakirin ekmeği…)
8-Mahallenize düşen gurbetçi tanesi, arkadaşlarınızla aranızda bir iç savaş sebebi olabilir;
(Bu madde için sizi, Sezen Aksu’nun Seni Yerler şarkısına yönlendiriyoruz.)
9-Örf ve adetlerine bağlı olmanızı çok tatlı bulurlar fakat…
Maneviyatı yüksek, sıcakkanlı insanlara duydukları hasreti dile getirip size, kendinizi olabildiğince önemli hissettirirler. Heyhat, örf ve adetlere bağlılıkla aşk gemisi yürümüyor…
10-Dünyanın en acıklı tablosu; boş ev
İzinleri bitip de ülkelerine döndüklerinde mekan ve hatıralar size yadigardır. Daha fazla hüzün, acı ve efkar sizinle olacaktır. O ise kendi dünyasının toprağında, çoğunlukla sizi hatırlamadan günlerini geçirmeye başlamışlardır bile!