Uluslararası taşımacılıkta önemli bir rol oynayan hava yolu taşımacılığı ağı her geçen gün büyürken, mesafeleri kısaltan uçakların iniş ve kalkışlarını gerçekleştirdikleri havalimanı pistleri de önemini artırıyor. Afrika’dan Karayip Adaları’na kadar havalimanlarındaki pistler her yıl milyonlarca yolcuyu karşılayıp uğurlarken, pistler konumları ve yaşattığı zorluklarla öne çıkıyor.
Dünyada birçok kişinin fobisi olmasına karşılık istatistiki verilere göre en güvenli ulaşım sistemi olan havayolu taşımacılığında, mevsim geçişleri ve hava değişimleri dönemlerinde sık sık aksilikler meydana geliyor. Kimi zaman bir kuşun uçağın motoruna girmesi gibi istisna durumlarla da karşılaşılan havayolu taşımacılığında, aksilikler dev uçakların acil iniş yapmasına neden olabilirken, onlarca ton ağırlığındaki uçakların indikleri pistler de bazen ürkütücü olabiliyor. İşte dünyadaki en ürkütücü havalimanı pistleri:
Hindistan’da Leh havalimanının deniz seviyesinden 3 bin 250 metre yüksekte olduğunu fark edene kadar, dünyanın en yüksek 23. havalimanı olması kulağa çok da yüksekmiş gibi gelmiyor. Kısa bir pisti olan Leh havalimanı dağlarla çevrili yapısı nedeniyle öğleden sonra kuvvetli rüzgarlarla çevriliyor.
Öğle saatlerinin ardından güçlü rüzgarlar nedeniyle uçuş gerçekleşmeyen havalimanında, bununla birlikte geniş gövdeli ve ağır uçaklara izin verilmezken, buraya inen bütün pilotlar özel eğitimden geçiyor.
Uçakların kumsaldan dönerek piste indiği görüntülerle ünlü olan Sint Maarten havalimanı, özellikle sosyal medyada paylaşılan görüntülerle öne çıkıyor. Havalimanının kumsaldaki insanların yakınlarından geçerek tehlike yarattığı havalimanında 2017 yılında bir turist, jet motorunun patlaması nedeniyle hayatını kaybetti.
Uçaktakiler için kalkış, inişten biraz daha korkutucu olurken bunun nedeni uçağın kalkışın hemen ardından havalimanının arkasında yükselen dağa doğru ilerlemesi olarak belirtiliyor.
Deniz seviyesinden 2 bin 200 metre yüksekliğe inşa edilen kolon ayaklarıyla dikkat çeken Paro havalimanı, Butan’ın uluslararası tek havalimanı olarak dikkat çekiyor. Sadece birkaç pilotun havalimanına iniş izni olması nedeniyle az sayıda uçağın indiği havalimanına inişe ise sadece iyi görüş koşullarının olduğu gün ve saatlerde izin veriliyor. Sadece 25 pilotun inebildiği söyleniyor.
Radarı olmayan havalimanına pilotların manuel yanaşması gerektiğinden işlerini epey zorlaştıran havalimanından kalkışın ardından da tepeler ve evlerin üzerinden geçen uçakların tehlike oluşturduğu belirtiliyor.
Dünyanın önemli başkentlerinden Londra’ya inmek için geçtiğiniz yollar bir filmin içindeymiş gibi hissettiriyor.
Londra Havalimanına inerken şehrin önemli gökdelenlerinin yanından geçilirken Canary Wharf’ın çevresinde bulunan bankaların ışıklarının arasından havalimanına ulaşılıyor. Uçaklar havalimanına o kadar dik bir açıyla iniyorlar ki, bir helikopterdeymişsiniz hissi oluşturuyor.
Haziran 2021’de, bir Frontier Airlines uçağı Washington’daki Ronald Reagan havalimanında pistten kaydığında, bir yolcu bunu “biraz korkutucu” olarak nitelendirdi.
Pistten kaymasının başlıca nedeni havalimanı yakınında bulunan Potomac Nehri olurken, nehirdeki sürüngenlerin de havalimanı pistine çıkması an meselesi olarak nitelendiriliyor.
Dağlarla çevrili Avusturya’nın Tirol bölgesinin başkenti Innsbruck, en iyi kayak destinasyonu ve muhteşem bir uçuş deneyimi sunuyor.
Uçaklar yaklaşık 2 bin 400 metrelik bir tepenin üzerine dalarak, dağlardan esen rüzgarla mücadele edip vadiye inmek için keskin dönüşler gerçekleştirirken, bu havalimanına iniş için pilotlar özel eğitim alıyor.
Güney Amerika’nın en büyük kenti olan Sao Paulo’nun dört havalimanından biri olan Congonhas, yaşadığı drenaj sorunuyla biliniyor. 2007 yılında yaşanan drenaj sorunu nedeniyle bir kişinin hayatını kaybettiği havalimanında, olayın ardından sular çekilip pist yeniden ortaya çıkarken, buraya inmek hala oldukça tehlikeli olarak görülüyor.
Şehir merkezinden birkaç kilometre uzakta olan havalimanı konum olarak kullanışlı bir yerde yer almasına karşılık tek pisti bulunması nedeniyle yoğun olarak kullanılmıyor. Yapıldığı 1930’lu yıllarda çevresinde pek fazla binanın bulunmadığı havalimanı, kalabalıklaşan nüfus ve plansız kentleşme nedeniyle halihazırda uçuşların apartmanların arasından gerçekleşmesine neden oluyor.
Çevresindeki dağlar, kuvvetli rüzgar ve kısa pistiyle Lukla, dünyanın en tehlikeli havalimanı denince ilk sıralarda anılıyor. Everest’e açılan kapı olarak görülen havalimanının pisti uçurumun kenarına kurulurken, pistin sonu 526 metrelik bir boşluğa uzanıyor.
Uçakların yavaşlaması için eğimli inşa edilen pistte pas geçmek için herhangi bir alan bulunmazken, bu durum bir uçağın inişe geçtiği sırada mutlaka inmesi gerektiği anlamına geliyor. Buna rağmen, Lukla Havalimanı uçuşlardaki sunduğu muhteşem dağ manzarasıyla da öne çıkıyor.
Güney Atlantik Okyanusu’ndaki uzak bir ada olan Saint Helena’da, İngiliz Denizaşırı Toprakları’nda bulunan uluslararası havalimanı, ünlü rüzgarlarıyla tanınıyor. Uçurumun kenarına inşa edilen havalimanına inen uçakların, piste değmeden önce sert bir rüzgar yiyerek sarsıldığı havalimanı buna rağmen çok güzel bir manzarayı yolculara sunuyor.
Uçakların iniş ve kalkış sırasında Napolyon’un sürgün edildiği Longwood ovasının ve tek bir limana sahip bir kanyon çatlağının içine inşa edilmiş başkent Jamestown’u izleyebileceği havalimanı 2015 yılında inşa edilirken küçük uçaklar için planlanırken, son genişletme çalışmalarının ardından 50 metrelik Boeing 757 uçağının inebileceği şekilde genişletildi.
Kaynak: rumica.com.tr