Ötekileştirilenlerin Dünyasına Bakış: Tarihin Çiçek Kızları!

Bazı hikâyeler vardır ya hani içinizi burkar, doğruluğu oturup düşünmenizi sağlar. Size bugün öyle bir hikâyeden bahsetmek istiyorum. 1845-1919 yılları arasında yaşayan John Groom ve çiçek kızlarının etkileyici hikâyesine, okuduğum bir roman sonrasında hâkim oldum. Kimmiş bu John Groom ve yaptığı güzel işler nelermiş, hep birlikte bakalım:

  • 1845 yılında dünyaya gelen John Alfred Groom, çocukluğunu Clerkenwell, Londra’da mutlu bir şekilde geçirmiştir. Hristiyan bir ailede yetişen Groom’un her zaman güçlü bir inancı olmuştur. Öyle ki bu inanç, aslen gümüş oymacısı çırağı olan Groom’u çok daha farklı yönlere sürüklemiştir.

  • Her şey 1866 yılında, Groom henüz 21 yaşındayken başladı. O yıllarda Londra sokaklarında kol gezen çocuk felci, kötü şartlar ve diğer sebeplerden dolayı kolunu, bacağını, gözlerini kaybeden kız çocukları, ya daha zengin ailelere hizmetçi olarak veriliyor ya da sokaklarda çiçek satıyorlardı.

  • Groom, kızların sokaklardaki bu umutsuz ve yoksul hallerine çok üzülüyor ve onlar için bir şeyler yapmak istiyordu. Derken önce bir çeşit aşevi açtı. Su Teresi ve Çiçek Satan Kızlar Hristiyan Birliği adı verilen bu aşevinde, engelli, ailesi olmayan ve fakir çiçekçi kızlara sıcak çikolata, tereyağı ve ekmek veriliyordu.

  • Bağışların da yardımıyla gittikçe güçlenen bu aşevi, sonrasında yavaş yavaş bir yetimhaneye evrildi ve Clacton’da bir Çiçek Köyü kuruldu. Yemeğe ek olarak, yatak imkânı da veren bu Çiçek Köyü’nde, kızlara kötü yola sapmamaları, birilerine hizmetçi olmak yerine kendi kendilerine yetebilmeleri ve ezilmemeleri için eğitimler verildi.

  • Artık kızlar sokaklarda çiçek satmıyorlar, bunun yerine aldıkları eğitim sayesinde, Groom’un kumaştan çiçekler yapan fabrikasında maaşla çalışıyorlardı.

  • 1912’de, ‘Dul Kraliçe’ olarak bilinen Kraliçe Alexandra tarafından ‘Kraliçe Alexandra Gül Günü’ için güller yapmaları istenince Çiçek Kızlar’ın ismi ve yaptıkları iş çok daha fazla duyuldu.

  • John Groom, engelli kızlara sağladığı maddi ve manevi desteği sayesinde hem onların tabir-i caizse hayatlarını kurtarıyor hem de kuruluşunu güçlendiriyordu.

  • 1919 yılında ölen John Groom’un bu mirası, oğlu tarafından da devam ettirildi ve Livability Örgütü’yle, yani her türlü engelli insanlara hayatlarını nasıl yaşayacaklarıyla ilgili gerçek tercihler yapabilmeleri için yardım etme amacında olan en büyük yardım kuruluşuyla günümüzde de gücünü korumaktadır.

  • Konuya dair okuyup çok etkilendiğim, meraklanıp araştırırken çok duygulandığım Hazel Gaynor’ın Menekşeler Fısıldarken isimli romanında ise daha pek çok tatlı detay bulmak mümkün…

“Çiçek Kızlar, güçlüklerle yüzleşecek kadar cesur olmak için her zaman bir fırsatımız olduğunu, toplumun bize ait olma ve kabul görme hissi vermesinin değil, tam aksine her birimizin ait olmak, kabul görmek için kendimize izin vermemiz gerektiğini öğrettiler…”

  • Kitaptan biraz bahsetmem gerekirse şayet; ölüm döşeğindeki annesine kardeşiyle ilgileneceğine dair söz veren sekiz yaşındaki Florrie için hayattaki tek dayanak küçük kardeşi Rosie’dir. Onlar hep yan yana, hep el eledir çünkü Rosie’nin gözleri az görmektedir ve ablası onun gözleri olmuştur. Londra sokaklarında çiçek satarak geçirdikleri o zorlu günlerde bir gün yolları Bay Shaw (gerçek adıyla John Groom) ile kesişir. Artık her şey güzel olacak derken Rosie’nin kaçırılması ise Florrie’nin hayatını tamamıyla değiştirecektir.

Florrie’nin şu sözleri ise durumunu az çok özetliyor aslında:

“Rosie’yi kaybetmek beni her şeyden çok korkutuyor. Küçük Kardeş’i kaybetmektense iki bacağımı birden kaybetmeyi ve bir yıl boyunca yemek yememeyi tercih ederim.”

“Her şeyden çok birbirimizi bulmamızı ümit ediyorum Rosie çünkü sen bulunmadığın sürece benim bir parçam da her zaman kayıp olacak…”

  • Menekşeler Fısıldarken’i okurken akıcı dili ve okuyucuyu o yıllara alıp götürmesi ile hem keyif alıyor hem de içinizde filizlenen minnete, gözlerinizden süzülen gururlu yaşlara teslim oluyorsunuz. Bir insan için kız kardeşin ne anlama geldiğini irdeleyen kitap, Groom’un büyük işleri ile birleşince okuyucuya gerçeklikle harmanlanmış muhteşem bir hikâye sunuyor. Öyle ki minik Rosie’yi bulmak için tüm hayatını adayan Florrie’ye siz de yardım etmek istiyor, Çiçek Kızlar’ın başardığı işlere yürekten alkış tutuyorsunuz…

  •  Aslında sadece yapmamız gereken insanları ötekileştirmeyip içlerindeki güzelliği görmeye çalışarak onları kucaklamak değil midir sizce de? Binlerce kızın hayatını kurtaran koca yürekli bu adama, John Groom’a ve bu harika durumdan haberdar olmamızı sağlayan Hazel Gaynor’a sonsuz teşekkürler.